Avrupa ülkeleri İkinci Dünya Harbinden yorgun ve bitkin çıkmışlardı. Ekonomileri çökme noktasına gelmişti. Stalin yönetimindeki Sovyet Rusya ise Avrupa’nın yarısını işgal etmişti. İşgal ettiği yerlerden çekilmek gibi bir niyeti de yoktu. Bu durum karşısında, Belçika, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İngiltere, ABD ve Kanada 1949 yılında NATO’yu kurdular. Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü denilen bu yapı dayanışma, işbirliği ve kolektif savunma anlayışı ile Avrupa’nın güvenlik ve istikrarına çok önemli katkı sağlamış, Sovyetler Birliğine ve onun askeri gücü olan Varşova Paktı’na karşı bir denge unsuru olarak görev yapmıştır.
1952 yılında Türkiye ve Yunanistan, 1955 yılında Batı Almanya, 1982 yılında İspanya NATO’ya katılarak ittifakın sorumluluk sahası daha da genişlemiştir.
1991 yılında Varşova Paktı’nın yıkılması ve Sovyetler Birliğinin dağılmasından sonra NATO, doğuya doğru genişleyerek eski VP üyesi ülkeleri bünyesine katmış, Avrupa’da barış, güvenlik ve istikrarın devamını sağlamıştır.
Bu cümleden olarak, Sovyet Blokundan ayrılarak demokratik sisteme adapte olan, demokrasi ve insan hakları konularında süratli gelişme gösteren Polonya, Macaristan ve Çekya 1999 yılında NATO’ya üye yapılmışlardır. Benzer şekilde Slovakya, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Estonya, Letonya ve Litvanya ile eski Yugoslavya’nın birer parçası olan Slovenya, Hırvatistan da 2009 yılında ittifaka katılmışlardır. 2017 yılında Karadağ ve Kuzey Makedonya’nın, Nisan 2023 tarihinde Finlandiya’nın ittifaka katılması ile üye sayısı 31’e yükselmiştir. Bugün için, Balkanlarda Bosna-Hersek, Sırbistan ve Kosova, Baltık ülkelerinden ise sadece İsveç ittifak dışındadır.
Rusya, NATO’nun Doğu Avrupa’ya doğru genişlemesine karşı çıkmış, ancak gerginliği artıracak söylem ve tedbirlerden kaçınmıştır. Kafkaslarda ise Avrupa Birliği ve NATO’ya göz kırpan Gürcistan’ı 20014 yılında sindiren Rusya, 24 Şubat 2022 günü Ukrayna’yı fiilen işgale başlamıştır.
Her iki taraf için de büyük bir yıkım ve askeri kayba neden olan Ukrayna savaşı, bu güne kadar hiçbir ittifaka girmeyen, Avrupa Birliği üyesi İsveç ve Finlandiya’da korku yaratmıştır. Demokrasi ile yönetilen ve sosyo-ekonomik yapıları oldukça güçlü olan bu iki Baltık ülkesi, Rusya’nın ilk fırsatta kendilerine yönelebileceğini değerlendirerek 2022 yılında üyelik için NATO’ya başvurmuşlardır.
Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in terör örgütlerine destek verdikleri gerekçesi ile söz konusu üyeliğe karşı çıkmıştır. Finlandiya, Türkiye’nin taleplerine olumlu yaklaşmış, İsveç ise, bu talepleri kişisel özgürlüklere müdahale olarak nitelemiştir. Sonuçta 04 Nisan 2023 tarihinde yapılan NATO zirvesinde Finlandiya üyeliğe kabul edilirken, İsveç’in üyeliği daha sonraki zirvelere kalmıştır.
İsveç ile Finlandiya coğrafi olarak birbirini tamamlayan iki komşu ülkedir. Biri olmadan diğerinin NATO üyeliği çok da anlamlı değildir. Bu nedenle İsveç işi ağırdan almış, ancak bölgede yalnız kalınca acele ile Türkiye’nin taleplerini yerine getirmeye başlamıştır. Bu maksatla “Yeni Terörle Mücadele Yasasını” parlamentodan geçirmiş, 11 Temmuz 2023 tarihinde Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta yapılacak NATO Zirvesini beklemeye başlamıştır. Bu arada Türkiye-İsveç-Finlandiya ortak toplantıları devam etmektedir.
Uzun yıllar İsveç Krallığı olarak varlığını sürdüren, Osmanlı Devleti ile iyi ilişkiler içinde olan bu devlet, krallık idaresini devam ettirirken, parlamenter sistem içerisinde insan hakları ve demokrasinin ön plana çıktığı çağdaş, ilerici, ekonomik olarak güçlü bir yapıya kavuşmuştur. Her iki dünya Harbinde de tarafsız kalmış, ülke yıkıma uğramamıştır. 1995 yılından beri AB üyesidir.
Başkenti Stokholm olan İsveç, 10.42 milyon nüfuslu, 528.447 kilometre kare alana, 635.7 milyar dolarlık milli hasılaya sahip bir ülkedir. Batı ve kuzeyinde Norveç, doğusunda Bothnia Körfezi ve Finlandiya yer almaktadır. Güneyde ise bir köprü ile Danimarka’ya bağlanmıştır.
Askerliğin zorunlu olmadığı İsveç’te Savunma Kuvvetleri; 37.400 aktif, 12.000 yedek personelden meydana gelmektedir. Son yıllarda savunma teknolojisinde oldukça başarılı çalışmalar yapılmaktadır. Bu kapsamda kendi savaş uçağını (Saab JAS 39 Gripen) üretmektedir. Toplam 204 savaş ve destek uçağına sahiptir. Deniz Kuvvetlerinde 7 Korvet, 9 Mayın Gemisi, 5 denizaltı ve 147 savaş/destek gemisi bulunmaktadır. Kara Kuvvetlerinde 120 adet Leopar 2A5 modeli tank yer almaktadır. Ayrıca 42 adet Leopar 2A4 modelini rezerv olarak muhafaza etmektedir. Carl Gustav ve AT4 HEAT modeli tanksavar silahlarını üretmektedir. Personelin tamamı profesyonel olduğundan eğitim düzeyi yüksektir. Kullandığı teknoloji ve eğitim seviyesi nedeniyle üyeliği onaylandığı takdirde, NATO’ya uyumu kolay, katkısı fazla olacaktır.
İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğinin fayda ve mahzurları neler olabilir?
Ukrayna savaşı ile meşgul olan ve Batı’dan soyutlanan Rusya, Finlandiya’nın NATO üyeliği için aleyhte birkaç cümle dışında reaksiyon göstermemiştir. Benzer şekilde İsveç’in üyeliğine de önemli bir reaksiyon göstermesi beklenmemektedir. Ancak bu durum, Rusya’nın hiçbir şey yapmayacağı anlamına gelmez. Örneğin;
- Rusya, Ukrayna savaşına devam ederken, ekonomik şartlarını biraz daha zorlayarak, ABD ile yeni bir silahlanma yarışı (Nükleer Silah gibi) başlatabilir.
- Bazı birliklerini (Kara, Hava) Finlandiya sınırına kaydırarak buralarda konuşlandırabilir, Baltık Donanmasını takviye edebilir, Kaliningrad bölgesine nükleer silah yerleştirebilir. Her üç hareket tarzı ile de NATO için tehdit oluşturur. Bu durum, NATO’nun Baltık Bölgesinde “askeri güç” bulundurma ve kullanma olasılığını artırır.
- Savunma harcamalarını daha da artırmak yerine, terör faaliyetlerine ve / veya örgütlerine desteğini artırabilir, iç huzuru bozuk bazı ülkelerde iç karışıklıkları / çatışmaları kışkırtabilir.
- Suriye, İran, Afganistan, Pakistan ve Afrika ülkelerinden kontrolsüz göçü destekleyerek, Türkiye ve Avrupa’yı ekonomik ve insani açıdan zor durumda bırakabilir.
Buna karşılık;
- Bu iki ülkenin üyeliği ile Baltık Körfezi bir NATO gölü haline gelir, Rusya’nın eski başkenti St. Petersburg, NATO kuvvetlerinin menzili ve etkisi altına girer.
- Bir savaş halinde, Baltık Denizindeki Rus Donanması açık denize çıkma imkânını kaybeder. Rusya’nın kontrolündeki Kaliningrad bölgesi tamamen kuşatılmış olur.
- Bu iki ülkenin üyeliği ile ABD, Avrupa üzerindeki egemenliğini tam olarak sağlamış olur.
- NATO’nun Rusya ile olan kara sınırı 1340 km daha artar. Uzak mesafeli keşif, gözetleme, kritik alanlara engel yapımı önem kazanır.
- İklim değişikliği nedeniyle eriyen buzullar, Kuzey Denizinde yeni ulaşım ve ticaret yollarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu iki ülkenin üyeliği ile NATO, gelecekte söz konusu ticaret yollarının kontrolünde de söz sahibi olabilecektir.
Türkiye, NATO’nun genişlemesine hiçbir zaman karşı çıkmamıştır. Buna karşılık örgüte yeni üyeler alınırken, kendi çıkarlarını da düşünen akılcı bir politika izlemektedir. İsveç’in NATO üyeliği konusunda da benzer hususlar düşünülmektedir. Bir yandan bu ülkenin teröre sağladığı destekten vazgeçmesi temin edilirken, diğer yandan ABD ile sorun olan konularda (F-16, F-35 satışı, terörle mücadele konusunda daha fazla destek sağlanması gibi) bazı taleplerinin karşılanmasını beklemektedir.
Nevzat KUTLU