Balkanlarda Türk Mirası
Usta yazar Emin Erman, Amerika Birleşik Devletleri'den bildiriyor

Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da kurulduğu, Anadolu'nun fethinin bölgeden gelen teşviklerle tamamlandığı tarihçiler arasında uzun sure tartışma konusu olmuştur. Osmanlı tarihine bakarsanız ilk fethedilen yerlerin çoğu Rumeli’de.  Sofya 1385, Üsküp 1389, Rusçuk 1393, İstanbul 1453’te fethedildi.  Anadolu’da ise Erzurum, Van, Iran, Suriye, Mısır hepsi 1500’lerde fethedildi.  Yani, Osmanlı Rumeli’de güçlendikten sonradırki Anadolu’da ve diğer doğu ülkelerinde başarılı oldu. Rumeli’nin fethedilme kıdemi yüzünden Rumeli Beylerbeyi devlet protokolünde Anadolu Beylerbeyi’nin önünde yer almıştır.  Osmanlı’nın yaşamsal kökleri eğer Anadolu olsa idi Yıldırım Beyazıt 1404’te Timur’a yenildiğinde her şey bitmiş olurdu. Devlet Rumeli’de örgütlenip kurumlaştığı için ayakta kalabildi.  Çünkü devlet çarkının ana temel kadrosu Rumeli’lerdi: Yeniçeri ocağı, saray okulu, Enderun mektebi, Hristiyan devşirme çocukları, vs. Padişahların analarının çoğuda Rumeli idi. Osmanlı’nın en büyük fetih gelirleride Rumeli’den sağlanırdı.  Osmanlı’nın Rumeli’ye verdiği önemi Anadolu’ya vermediğini tarihçilerimiz sık sık dile getirirler ama sebebinide bir çoğu açıklamazlar.  Evet Rumeli’de doğanlar ayrıcalıklı olmasını Osmanlı devletine, Osmanlı devletide tüm şanını Rumeli devleti olmasına bağlayabiliriz.  Onun için rahatlıkla söyleyebilirizki Osmanlı bir Rumeli devletidir.

 

Tekrar edecek olursak, Osmanlı'nın 1360-1444 yılları arasında Rumeli’de Balkanlar'da yaptığı fetihler ve 1453'te İstanbul'un fethi ile gerçek anlamda bir devlet haline gelmesi, güç kazanması ve yayılmasıyla Balkanlar'ın Osmanlı ve Türk tarihi açısından önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Osmanlı Devleti'nin kuruluşu ve kökleşmesi 1299-1448 arasındaki dönemde başlamış olup yaklaşık 150 yıl sürmüş ve büyük bir bölümü Balkanlar'da gerçekleşmiştir. Türkiye Cumhuriyeti olarak yeni bir kimlik ve felsefeyle dünyaya açılan Osmanlı Devleti, yine köklerini İttihat ve Terakki için Balkanlar'a dayandırmış ve burada İkinci Meşrutiyet Dönemi'ni ilan etmiştir. Makedonya bu hareketin merkeziydi ve hem İttihat ve Terakki hem de Cumhuriyet için birçok liderler yetiştirdi. Bütün bu olayların altında yatan siyasi bir hareket olan Balkan milliyetçiliği birinci derecede önemlidir.

 

1912'de Balkan toprakları kaybedilse de Balkanlar her açıdan Türkiye'yi etkilemeye devam etti. Balkan Savaşı sırasında yaklaşık yarım milyon Müslüman Sırplar, Bulgarlar ve Yunanlılar tarafından katledildi ve yarım milyon kişi de sınır dışı edilerek Trakya ve Anadolu'ya sığınmaya zorlandı. Bu göçmenler, 1856-78 yılları arasında Kırım, Kafkasya ve Balkanlardan gelenlere katılarak, hem Osmanlı halkının geçmiş acılarını yeniden canlandırmış hem de yükselen Müslüman milliyetçiliğinin Türk milliyetçiliğine dönüşümünü hızlandırmışlardır.

Türk milliyetçiliğinin Balkanlar'daki ilk merkezi Selanik olmuş ve burada ‘Genç Kalemler’ dergileri çıkarılmıştır. Türk milliyetçisi yazar, şair ve siyasetçi Ziya Gökalp (1876-1924) başlangıçta burada faaliyet göstermiştir. Türk milliyetçiliğinin Sırp, Yunan ve Bulgar milliyetçiliğine karşı hem bir tepki hem de aynı zamanda bir savunma olduğu açıktır. Balkan Savaşı yine nüfus mübadelesi ile sonuçlanmıştır. Bulgarlarla yapılan sınırlı mübadeleyi, 1923-26 yılları arasında gerçekleşen ve iki milyon kişiyi etkileyen Türk-Yunan nüfus mübadelesi izledi. Anadolu Hıristiyanlarını Balkanlara, Balkan Müslümanlarını Trakya ve Anadolu'ya getiren bu mübadeleler, ilgili ülkelerde etnik-dini çoğunlukların nüfuslarını artırmış ve dolayısıyla bu grupları daha güçlü hale getirmiştir. 1930'larda Türk hükümeti ile Balkan hükümetleri arasında imzalanan göç anlaşmaları etnik kutuplaşmayı derinleştirdi. Ancak 1930'lu yıllarda Balkanlar'dan Türkiye'ye tek yönlü bir göç yaşanmış, Anadolu'daki Türk-Müslüman nüfusu artmış, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'ndaki insan kayıplarını bir ölçüde telafi etmiştir.

 

Balkan Savaşı'nın tetiklediği milliyetçiliğin mübadele sonucu ortaya çıktığını, Müslümanlar ve Hristiyanlarla sınırlı olduğunu düşünmek yanlıştır. Makedon Slavlar (çoğunlukla Bulgarlar) Bulgaristan'a gönderildi ve Bulgaristan'da yaşayan Yunanlılar- binlerce yıldır Karadeniz kıyı kasabalarında yaşayanlar da dahil olmak üzere- Yunanistan'a göç etti. 1913'te Bulgaristan'a karşı savaşa katılan Romanya, Güney Dobruca'nın iki kazası (Silistre, Pazarcık) ödüllendirilerek, bu şehirleri Balkanlar'da ve özellikle Makedonya'da yaşayan Eflaklarla doldurdu. Sonuç olarak, asırlardır bu topraklarda çoğunlukta olan Müslümanlar Türkiye'ye göç etselerde, çok sayıda Müslüman-Türk vatanı olarak gördükleri yerlerde yaşamaya devam ettiler. Eflaklar, Savaşlain'e yerleştiler ve bu iki ilçe, Rumen yönetimi altında Kuzey Dobruja'nın Köstence ve Tulca ilçelerindeki Bulgar nüfusla mübadele edildi.

Balkan Savaşları, Osmanlı döneminde kurulan Balkan Birliği'ne ve Birliğin dayandığı dinsel ve kültürel hoşgörüye son vermiştir. Daha önce de belirtildiği gibi, hoşgörü sadece Müslümanlar ve gayrimüslimler arasında değil, çeşitli Hıristiyan mezhep grupları arasında da karşılıklıydı (Osmanlı’nın Rumeli’ye getirdiği kültür ve din hoşgörüsünün ayrıntılarını ayrı bir yazıda detaylı olarak işleyeceğiz). 1912 Balkan Savaşları sonunda iyice belirginleşen Hırvat-Sırp (Katolik-Ortodoks) gerilimi 1990'lı yıllarda kanlı bir savaşa dönüşmüş ve Vukovar'daki Katolik katliamının ardından Hırvatistan'ın Krajina bölgesinde yaşayan Sırplar sınır dışı edilmiştir. Ancak her iki ülke de 1992-95 yılları arasında aynı dili paylaştığı Boşnaklara karşı amansız bir savaş vermekten geri durmadı.

 

Balkanlar'da Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar, Eflaklar veya onların soyundan oluşan 11-13 milyon Osmanlı Müslümanı yaşamaktadır. Arnavutluk ve Kosova'da çoğunluğu Müslümanlar oluşturuyor ve bugün Bulgaristan'da 1 milyon, Sırbistan'da 300 bin, Bosna-Hersek'te 150 bin, Romanya'da 100 bin, Hırvatistan ve Karadağ'da 25 bin civarında Müslüman yaşıyor. Bu, Balkan Savaşları sırasındaki katliamlara, zorunlu veya anlaşmalı göçlere rağmen, eski Osmanlılar veya tercihen Türkler, yaklaşık 50 milyonluk Balkan nüfusunun (Romanya hariç) hala yüzde 8-14'ünü oluşturmakta ve akrabalık ve vatanseverlik nedeniyle hala bağlarını korumaktadırlar. Türkiye'ye göç eden birkaç milyon Balkan kökenli insan. Buna karşılık Türkiye'de 15 bin civarında Rum, Sırp ve Bulgar var.

Balkanlar, 1912-13'ten sonra büyük siyasi dalgalanmalar yaşadı. Savaş sonunda Güney Makedonya (Selanik merkez olmak üzere) Yunanistan'a, Kuzey Makedonya (merkez Üsküp olmak üzere) Sırbistan'a ve ülkenin küçük bir kısmı Bulgaristan'a verildi. Birinci ve ikinci dünya savaşları arasındaki dönemde İngiltere, Almanya ve İtalya'nın bölgede daha fazla etkiye sahip olması, aralarındaki rekabetin Balkan ülkelerinde hüküm süren radikal milliyetçi rejimlerin çatışmasını engellemiştir. Bu rekabet sonucunda ortaya çıkan denge, 1941-42'de Almanya'nın Yugoslavya ve Yunanistan'ı, İtalya'nın ise Arnavutluk'u işgal etmesiyle bozuldu. Hem Bulgaristan hem de Romanya, Almanya ile ittifak yaptı.

 

Biz Türkler, beş asırdan fazla bir süre Balkanlar'a hakim olduk ve bu uzun tarihi varlık, Balkanları biz Türk’ler için özel bir alan haline getiriyor. Tüm aile efradı Balkanlar’dan mübadele edilmiş olan bu yazının yazarı ben dahil binlerce Balkanlı mübadiller hepimiz ebeveynlerimizin memleketlerine hasret dolu hikayeleri ile büyüdük, yoğrulduk.  Rahmetli Nenem ve babam “Ağlama Asan Ağlama, kitabinin kahramanı” her ne zaman bir hikâye anlatsalar “memlekette iken…” başlayıp devam ederlerdi. Onlar için memleket Rumeli idi. Onlar her şeylerini fakat en önemlisi memleketlerini ve tüm miraslarını kaybetmişlerdi.

 

Bu tarihsel ve kültürel miras, Balkanlar'da mevcut olan Müslüman ve Türk topluluklarının varlığıyla hala devam ettirilmektedir. Türkiye şimdi bu mirasla nasıl başa çıkıyor- veya nasıl başa çıkabilir? Derin izlerimizin olduğu Balkan’larda nasıl bir politika uygulamalıyız?

Bu yazının muhteviyatı için aldığım çeşitli referanslardan ve bilhassa meşhur tarihçimiz, Kemal H. Karpat’ın, Rumen-Türk uyruklu bir Amerikalı tarihçi ve Wisconsin-Madison Üniversitesi'nde profesör (1923-2019), yazılarından Balkan’ların geleceği için yaptığı aşağıdaki görüş ve önerilerine katılıyorum. Sayın duayen hocamız, “Türkiye şüphesiz en güçlü ve en büyük Balkan ülkesidir. Türkiye'nin Balkanlar üzerinde etkili olabilmesi için birçok stratejik, ekonomik, kültürel ve demografik unsur bulunmaktadır. Balkan devletleri, tarihin acılarını, küskünlüklerini ve intikamlarını bir kenara bırakıp, geleceğe yeni, insancıl ve barışçıl bir bakış açısıyla bakmalı. Son Balkan Savaşı'ndan bu yana geçen asırlık acı tecrübelerin ardından, gelecek asırların Osmanlı idaresinde olduğu gibi kışkırtmalara kapılmadan, hoşgörü ve kardeşlik içinde barış içinde geçmesini beklemek yerinde olur. Türkiye bu hedefine ulaşırsa hem bölgesinde hem de dünyada büyük bir itibar kazanacak, güven ve ekonomik büyüme daha da sağlanacaktır” diyor.

 

Düşünenlerin Düşünceleri
SURİYE İLE İLİŞKİLERİN NORMALLEŞMESİ Türk Cumhuriyetleri ve Demokrasi: Kırgızistan'daki Darbe Girişimi İddiaları İSVEÇ VE FİNLANDİYA’NIN NATO ÜYELİĞİ Seküler Milliyetçilik ve Türk İslam Sentezi Emin Erman: Osmanlı neden Balkanlara Anadolu’dan daha çok önem verdi? RUSYA’DA NELER OLUYOR? Rusya'da Wagner ile Suriye'de ÖSO Benzerliği İSKOÇYA’YA MÜSLÜMAN BAŞBAKAN: KÜRESELLEŞME BUNUN NERESİNDE? Rusya'da Kıpırdanma Henüz Birmiş Sayılmaz Seçim Sonrası Dış Politika Ortaçağ Avrupa’sında din anlayışı, kilise-yönetim ilişkisi ve günümüz Türkiyesindeki durum Osmanlı İmparatorluğu Neden Sanayileşemedi? Ulaşım Zamları Ve "Rasyonel" Düşünmek Yabancı gözü ile Türkiye Ekonomisi YENI BALKANLAR VE ESKI SORUNLAR... Kendi ellerimizle yaktık dünyayı! Çipras Kaybedince İstifa Etti, Peki Ya Bizdekiler? TÜRKİYE - MISIR İLİŞKİLERİNİN NORMALLEŞMESİ Türkiye, Biden'ın 2. demokrasi zirvesine davetli listesinden neden çıkarıldı? Bulgaristan'da Arkası Gelmeyen Seçimlere Tamam mı Devam mı? 14 Mayıs Seçimlerinde Küçük Partilerin Rolü Amerikan Devlet Biyografisi BULGARİSTAN SEÇİM SONUÇLARI: Yine, yeniden! Yine, sil baştan... PROF. DR. YUSUF HALACOĞLU: TÜRKİYE'NİN GELECEĞİ İÇİN BU TEDBİRLERİ ALMAK GEREKİYOR Türkiye’nin Mülteci Sorunu VİZESİZ AVRUPA VE 300 MİLYAR DOLAR VAATLERİ ÜZERİNE ERDOĞAN’IN YENİ DÖNEMİNDE TÜRK DIŞ POLİTİKASI DNA Sonuçlarımız ve Etnik Kimliğimiz? Türkiye'nin Gizli Sorunu: Ekonomik İşgal 21 Mayıs seçimi ve Batı Trakya Türk Azınlığı Balkanlarda Türk Mirası Osmanlılar Balkanlar'da İslamlaşmayı Zorladı mı? KÜRTÇÜLÜK DÖNÜŞÜR MÜ, DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR Mİ? Türkiye NATO ve Batı dışında kalmaya hazır mı? NATO’NUN GENİŞLEMESİ: FİNLANDİYA’NIN NATO ÜYELİĞİ İNSTAGRAM TEPESİNİN OKÇULARI RUSYA’DA NELER OLUYOR - II İLLÜZYON! AMEDSPOR ÇITAYI YÜKSELTTİ: ERSUN YANAL BAŞARILI OLABİLECEK Mİ? MİLLİYETÇİLER İKTİDAR OLAMAZ! AVRUPA’DA MİLLİYETÇİLİK HORTLUYOR MU? YENİ BELEDİYE BAŞKANLARININ STOPER SORUNU Balkanlarda Osmanlı Mirası (2)- Geçici Evlilik YENİ BİR HİKAYE YAZILMASINI BEKLİYORUZ! İktidarın hataları Türkiye muhalefetine gelecek için umut veriyor Uluslararası Sporlarda Başarılı Olmak İçin ne Yapılmalı Atatürk Kurtuluş savaşından sonra neden Selanik’e kadar Şehirleri İşgal Etmedi? Ortadoğu Sorunlarında Türkiye ve Mısır Arasındaki Rekabet DEVLETİ SORGULAMAK NE HADDİME ! KAÇ TAVŞANTEPEMİZ VAR ACABA? Genç nesillerin kitap okuma alışkanlıklarını artırmak için ne yapmalı? SAVAŞ OLMASIN AMA OLUYOR İŞTE! HANİYE CİNAYETİ VE ORTADOĞULAŞMAK Türk Üniversitelerinde Afrikalı Öğrenci Sorunu AHMET YESEVİ’DEN F TİPİ TARİKATÇILIĞA NASIL GELDİK? Dağlık Karabağ'ın Sonu: Batının Eylemsizliği Azerbaycan ve Rusya'yı Nasıl Etkinleştirdi? İSRAİL HAMAS SAVAŞI 2023 İsrail Hamas Çatışması Amerika'da Nasıl Algılanıyor? Özgür Özel ya da İtiraz Kültürünün Geri Dönüşü İsrail savaşı kazanacak ama Hamas'a karşı savaşı kaybedecek mi? Konu şiddet ama... YEMEN, HUSİLER VE KIZILDENİZ GÜVENLİĞİ Osmanlı’da Gerileme Nasıl Başladı? TÜRKİYE CUMHURİYETİ BİR TÜRK DEVLETİDİR!.. YEREL SEÇİMLER ÖNCESİNDE TÜRK MİLLETİNE UYARILAR!.. UKRAYNA’DA MUHTEMEL BAHAR OPERASYONU- 2024 Bektaş Yusuf MELEZLEŞEN SİYASET ÇOK DÜŞÜNDÜRÜCÜ! RUSYA’DA TERÖR SALDIRISI WHATSAPP ÜZERİNDEN VATAN SAVUNMASI! ERDOĞAN’IN YUNANİSTAN ZİYARETİ