Çanakkale içinde vurdular beni
Ölmeden mezara koydular beni
Ah gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde aynalı çarşı
Ana ben gidiyom düşmana karşı
Ah gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir uzun selvi
Kimimiz nişanlı kimimiz evli
Ah gençliğim eyvah!
Çanakkale içinde bir dolu testi
Analar babalar ümidi kesti
Ah gençliğim eyvah!
Evet, şimdiye kadar bu yanık türküyü duyup da yüreği sızlamayanve içinden bir“ah“ geçirmeyenimiz yoktur. Nasıl“ah“ çekilmesin ki.Onlar vatanları uğruna, Anadolu'nun uğruna, maneviyatları uğrunave en önemlisi de milletleri uğruna gencecik evlatlarını, kınalı
kuzularını, bir daha geriye dönmemek üzere Çanakkale'yegönderenlerin feryatlarıdır.
Gencecik kızanların, kimisi nişanlı, kimisi de yenli evliydi. Yüreklerivatan hasretiyle çarpan bu fedakar insanlar Hz. Muhammed'in“YaRabbi bizi dünyaya tekrar gönder ve senin uğrunda bir keredaha şehit olalım.” ilahi sözlerine uydular. Vatanları için ve Türk
milleti için Çanakkale'ye koştular. Kimileri Tuna ve Meriç boylarından,kimileri Rodoplardan, kimileri Gümülcine'den ve Dimetoka'dan,İskeçe'den, kimileri Üsküp'ten, Manastır'dan, kimileri de yanık çöldiyarlarından ve Kafkaslar'dan koşup geldiler. Çünkü, Çanakkale'debir millet kendinden kat kat üstün ve uzak diyarlardan gelmişdüşmanla karşılaşıyordu. Bu işgale boyun eğmemek, İstanbul'u veAnadolu'yu savunmak gerekiyordu. Öyle de yaptılar. Üstünkahramanlık örnekleri göstererek düşmana geçit vermediler.
Bir seher vakti kırk erenler büyük kerametler göstererek ÇanakkaleBoğazı'nı geçtiler. Balkanların Türkleştirilmesi yolunda ilk duraklarıDimetoka ve çevresiydi. Dimetoka'da Seyyid Ali Sultan Dergahı'nı
kurdular. Halka büyük yararlılıklar gösterip takdirlerini topladılar. Batı Trakya'nın değişik bölgelerine yayılıp insanları eğittiler, sadece Allah,millet ve vatan uğruna her türlü fedakarlıklara katlandılar. Hiçkimseden karşılık beklemeden mütevazi bir hayat sürdüler.
Bektaş Yusuf böyle bir soydan gelen bir ailenin tek çocuğuydu.Sarpdere köyünde oturuyordu. Evleri köyün yüksekçe bir yerinekesme taştan yapılmıştı. Kış mevsimi geldiğinde köyün yolları kardankapanır ve çok sıkıntılı günler geçirilirdi. Bu yıl da mevsim çok soğuk
geçiyordu. Evlerin damlalıklarından sarkan buzlar bir metreyi aşmıştı.Yollar, ancak havaların ısınmasıyla açılacaktı.
Yusuf'un babası okumayı seven bir insandı. Soğuk kış gecelerinde,meşe odunlarının ısıttığı ocağın başına bağdaş kurup oturur ve biricikYusuf'unu da yanına alarak ona Battal Gazi'nin kahramanlıkhikayelerini okurdu. Yusuf böyle bir babanın ocağında büyüyordu.
Anası da onun üzerine titriyordu. Tek amaçları çocuklarını okutmakve milli duygularına sadık bir insan olarak yetiştirmekti.
Yusuf artık iyice serpilmişti. Uzun boylu, yiğit ve gözüpek birdelikanlı olmuştu. Artık, babasının yardımı olmadan dağa çıkıyor veeve odun kesebiliyordu. Babası onun bu halini görünce gururlanıyorve duygulanıyordu.
Günlerden Cuma idi. Köyün beyaz sarıklı, poturlu ve kırmızı kuşaklıhocası Cuma Namazı'nı kıldırmak üzere ağır adımlarla camiye doğruilerliyordu. İçini tatlı bir hüzün kapladığı cemaata bakışındananlaşılıyordu. Yavaş yavaş camiye yaklaştı. Cemaate selam verdi.
Camiye toplanan insanlar da hocada bir gariplik olduğunu sezmişlerdi.
Hocanın vereceği hutbeyi merakla bekliyorlardı. Hoca namaz öncesikürsüye çıktı ve şu ilanı okudu:
”Düşman vatanımızı işgal etmek üzeredir. Çok yakında savaşçıkabilir. Aziz vatan topraklarını düşmana teslim etmemek vemilletimizin huzuru için bu ilanı hepiniz dikkatle dinleyiniz.
Asker olacakların dikkatine:
Onlular, dokuzlular, sekizliler, yedililer askere alınacaktır.
İki kardeşten sadece biri askere alınacaktır.
Askerler yedi gün içinde en yakın askerlik şubesine başvuracaklardır.
Halihazırda asker olanların izinleri kaldırılmıştır."
Cami cemaati namaz çıkışında köy meydanında toplandı ve büyükbir heyecanla hocanın çağrılarına hemen uydular. Çünkü, düşünmeyezaman yoktu, vatan toprakları elden gitmek üzereydi. Sarpdere'de,
Hebilköy'de, Mevsimler'de ve diğer köylerde gönüllü taburlarıoluşturulmaya karar verildi. Sarpdere'de, birkaç saat içinde, altmışgenç delikanlı gönüllü taburuna kayıt yaptırdı. Ertesi gün tabur köymeydanında toplandı. Analar, babalar, dedeler ve nineler birbirlerinesarılıyor ve böyle evlatlar yetiştirdikleri için Allah'a dualar ediyorlardı.
Köy meydanında yeni sözlenmiş gençlerin birbirlerine heyecanlabakışmaları görülmeğe değerdi. Elleri kınalı gelinler, böyle mertinsanlarla evlendikleri için mutluydular. Vatan ve millet savunmasınagidecek 60 genç, önce köyün yaşlılarını dolaştılar, ellerini öpüp
hayır dualarını aldılar. Daha sonra köy meydanında anaların babaların elleri öpüldü ve karşılıklı olarak helalleşildi.
Köy meydanındatoplanan gençler hep bir ağızdan,
”Annem beni yetiştirdi, bu ellere yolladı.
Al sancağı teslim etti, Allah'a ısmarladı.
Boş oturma çalış dedi hizmet eyle vatana,
Sütüm sana helal olmaz saldırmazsan düşmana!
Yastığımız mezar taşı, yorganımız kar olsun,
Biz bu elden gidersek namus bize ar olsun!“
marşını okudular.
60 kişiden oluşan gönüllü taburu yola koyuldu, Karlı dağları vekıvrım kıvrım yolları aşarak Dimetoka'ya doğru hareket ettiler. Yolgüzergahında Seyyid Ali Sultan'ı ziyaret edip dualar okudular. Gönüllütaburu Kızıldeli nehrini takip ederek, zorlu bir yolculuktan sonraDimetoka askerlik şubesine teslim oldu. Burada kayıtları yapıldı veEdirne'ye gönderildiler.
Düşmanın saldırı hazırlığı içinde olduğu tüm askere duyuruldu.1915yılının 18 Şubat günü Kanlitepe'de göğüs göğüse çarpışmalar oldu.Kurşun sesleri, top sesleri her taraftan duyuluyordu. Hafiften esen
Boğaz rüzgarı, barut kokusunu da etrafa yayıyordu. Mermiler havadaçarpışıyor ve birbiri içinden geçiyordu.
Sarpdere'den 60 genç delikanlı Kanlıtepe'de, Seddülbahir'dekahramanca çarpıştılar. Kanlarının son damlasına kadar direndiler,düşmana geçit vermediler. 60 genç delikanlıdan 40'ı şehit düşerekAllah'ın en sevgili kulları arasına katıldılar. Diğerleri ise gazilik
mertebesine erişip köylerine döndüler. Allah'ın en çok sevdiği bu 40kişi içinde Sarpdere'den Bektaş Yusuf da vardı.
Onlar,
Bir kahraman takım ve de Yahya Çavuştular
Tam üç alayla burada da gönülden vuruştular
Düşman tümen sanırdı bu şaheser erleri
Allah'ı arzu ettiler akşama kavuştular
Onlar Gümülcine'den Hüsmenoğlu Rüstem
Onlar İskeçe'den Yusufoğlu Alirıza idiler.
Onlar Dimetoka'dan Bektaş Yusuf'tular
Onlar Dedeağaç'tan Yüzbaşı Ahmet idiler
Seyyid Onbaşı ile birlikte çarpıştılar
Düşmana aman vermediler, ürküttüler
Onlar da Allah' arzu ettiler ve akşama kavuştular
Onlar dönmeyi düşünmediler. Vatanları için kahramanca, yiğitçeçarpıştılar, isimsiz kahramanlar arasına katıldılar. Mustafa KemalAtatürk onlar için daha sonra şu ifadeleri kullandı:
Siz vatanı için, milleti için, namusu için canını ortaya koyan böyleinsanları bu kadar mı tanıyorsunuz? Eğer siz onları tanımazsanız;geleceğinizi göremezsiniz, hedeflerinizi bilemezsiniz.
Bu gün de Çanakkale v.d. şehitlerimizi minnet ve saygıyla anıyoruz.
Bu yazı, 2006 yılında, Çanakkale Savaşı’ndan tam 91 yıl sonra,şehitlerimiz için düzenlediğimiz etkinlikte okunmuş ve İbrahim Baltalı tarafından 2006 yılında hazırlanan “ÇANAKKALE” “91 yıl sonra Gelen Anma Töreni” adlı kitapta yayımlanmıştır.
Çanakkale ve tüm şehitlerimizin anısına,yöresel öğeler de kullanılarak hikayeleştirilmiş, okunmuş ve onların aziz hatıralarına ithaf olunmuştur.
İbrahim Baltalı