Bu ziyaretin bölgenin iki büyük ve önemli ülkesi arasında yaşanan soğukluğun kesin ve resmi olarak sona ermesi ve yeni bir dönemin başlaması açısından önem ve anlam taşıdığı her iki başkentte de yapılan değerlendirmeler arasında.
Bu yazımızda Ortadoğu’da söz sahibi bu iki ülkenin başka bir alandaki birbirleri ile olan rekabete açıklık getirmeye çalışacağız. Bu rekabet Ortadoğu sorunlarında uluslararası itibar meselesi olan “arabuluculuk” rekabeti. Her iki ülkede tabii olarak mesela Arap ülkelerinin birbiri arasındaki veya Israil’le olan sorunlarında arabuluculuk yaparak uluslararası itibar sağlamak istiyorlar. Bizim Rusya ve Ukrayna arasında başarılı bir şekilde yaptığımız arabulucuk nasıl Türk dış politikasına itibar kazandırdığı ve takdir ile karşılandığı gibi.
Aşağıdaki tartışma içeren yazımda bu rekabette iki ülkeninde konumları göze alınarak hangi ülkenin bu rekabette belirli kriterler dahilinde daha avantajlı olduğunu saptamaya çalışacağız:
Mısır’dan başlarsak, tarihi, coğrafi, politik ve diplomatik faktörlerin birleşimi nedeniyle Orta Doğu meselelerinde Türkiye'den daha belirgin bir şekilde yer aldığını söyleyebiliriz. İşte bunun temel nedenlerinin bir analizi:
1)Tarihi Miras ve Arap Liderliği Mısır'ın Arap İşlerindeki Merkezi Rolü:
Mısır uzun zamandır Arap dünyasında bir lider olarak görülüyor. En kalabalık Arap ülkesi olarak, özellikle Arap Birliği (merkezi Kahire'de) gibi kurumlar aracılığıyla bölgesel siyasette önemli bir rol oynamıştır. Mısır'ın Arap-İsrail çatışması ve Camp David Anlaşmalarının (1978) imzalanması gibi önemli olaylardaki liderliği, Arap dünyasındaki etkisini daha da sağlamlaştırdı.
Pan-Arabizm ve Nasır Dönemi: Cumhurbaşkanı Cemal Abdülnasır (1956-1970) döneminde Mısır, Arap milliyetçiliğinin (Pan-Arabizm) ve Batı etkisinden bağımsızlığın sembolü haline geldi. Nasır'ın söylemi ve liderliği bölgesel perspektifleri şekillendirdi ve Mısır'a on yıllardır devam eden bir platform sağladı.
2. Jeopolitik Önem Stratejik Konum:
Mısır'ın dünyanın en önemli su yollarından biri olan Süveyş Kanalı üzerindeki kontrolü, ona muazzam bir jeopolitik kaldıraç sağlıyor. Kanal, küresel ticaret ve enerji taşımacılığı için hayati önem taşıyor ve Mısır'ın küresel sahnedeki önemini artırıyor.
İsrail ve Filistin'e Yakınlık: Mısır'ın İsrail ve Filistin'e yakın coğrafi konumu, onu İsrail-Filistin çatışmasında kilit bir arabulucu olarak konumlandırıyor. Mısır, Hamas (Gazze'de) ve İsrail arasındaki ateşkeslerde sıklıkla arabuluculuk yaparak bölgedeki barış ve güvenlik konularında sesini güçlendiriyor.
3. Diplomatik İlişkiler ve Arabuluculuk Rolü Batı ve İsrail ile İlişkiler:
Camp David Anlaşmalarından bu yana Mısır, Arap dünyasıyla ilişkilerini dengeleyerek Batılı ülkeler ve İsrail ile güçlü diplomatik bağlar sürdürdü. Mısır'ın İsrail ile yaptığı barış antlaşması (1979) aynı zamanda çatışan taraflar arasında bir köprü olmasını sağladı ve ABD ile olan güçlü bağları, etkisini artırmaya yardımcı oldu.
Bölgesel Çatışmalarda Arabuluculuk: Mısır, özellikle Libya, Sudan ve Gazze'deki Orta Doğu çatışmalarında arabuluculukta sıklıkla önemli bir rol oynuyor. Bu tutarlı katılım, Mısır'ı bölgede istikrar sağlayan bir güç olarak uluslararası ilgi odağı haline getiriyor.
4. Mısır'ın Askeri ve Ekonomik Ağırlığı Askeri Güç: Mısır, Orta Doğu'nun en büyük ve en yetenekli ordularından birine sahiptir. Askeri gücü, ABD'den aldığı mali ve askeri yardımla birleşince bölgede önemli bir güvenlik varlığını sürdürmesini sağlıyor.
Ekonomik Etki: Mısır ekonomik zorluklarla karşı karşıya olsa da nüfus büyüklüğü ve Süveyş Kanalı gibi stratejik ekonomik varlıkları, bölgesel ticaret ve yatırımda önemli bir ekonomik rol sürdürmesini sağlıyor.
5. Türkiye'nin Daha Karmaşık Rolü ve Arap Olmayan Kimlik:
Arap olmayan bir ülke olarak Türkiye, Orta Doğu siyasetinde tarihsel olarak farklı bir yörüngeye sahip olmuştur. Osmanlı mirası, Arap dünyasında hala karışık duygular bırakıyor ve bu da bazen Türkiye'nin Arap işlerine liderlik etme veya tam olarak entegre olma yeteneğini sınırlıyor.
Değişen Dış Politika: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetiminde Türkiye, sıklıkla hem Arap hükümetleriyle hem de Batılı güçlerle çatışan daha iddialı ve bağımsız bir dış politika izliyor. Türkiye'nin Suriye, Libya'daki müdahalesi ve Müslüman Kardeşler gibi gruplara (Mısır hükümetinin karşı çıktığı) verdiği destek, onu birçok önemli Arap devletiyle karşı karşıya getirdi ve Arap diplomasisindeki konumunu zayıflattı.
Avrupa ve Orta Doğu Arasında Denge: Türkiye'nin jeopolitik çıkarları genellikle hem Orta Doğu'yu hem de Avrupa'yı kapsıyor ve bu da kaderini bölgeye daha doğrudan bağlı gören Mısır'a kıyasla onu yalnızca Orta Doğu meselelerine daha az odaklanmasını sağlıyor.
Burada parantez içinde bahsetmekte yarar varki Israil’de Türkiye’nin arabuluculuğuna daha önceki tecrübelerden dolayı sıcak bakmadığı. Tarihe “one minute” krizi olarak geçen Davos Zirvesi’ndeki tartışma ve bir yıl sonra da Israil’in Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine saldırısı kendisini tanıyan ilk Müslüman ülke olan Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik ilişkileri büyük ölçüde zedeledi. Tabii en önemliside Türkiye’nin Israil’in terörist olarak tanımladığı Hamas’ı kayıtsız şartsız desteklemesi.
6. Kurumsal ve Medya Etkisi Arap Birliği ve Medya Varlığı:
Mısır'ın Arap Birliği içindeki kurumsal liderliği ve güçlü medya endüstrisi (Al-Ahram gazetesi ve büyük uydu TV kanalları gibi) bölgenin ötesinde daha geniş bir yelpazedeki meselelere odaklanan medyaya sahip Türkiye'den daha etkili bir şekilde Orta Doğu genelinde kamuoyunu ve anlatıları şekillendirmesini sağlıyor.
7. Mısır'ın İstikrarlı Rolü ve Türkiye'nin Dinamik Pozisyonu Algılanan İstikrar:
Mısır, iç zorluklara rağmen, genellikle mevcut uluslararası çerçeveler içinde çalışan bir istikrar gücü olarak görülüyor. Buna karşılık, Türkiye, bölgesel politikalarında daha öngörülemez ve çatışmacı olarak görülüyor ve bu da bazen Suudi Arabistan, Mısır ve BAE gibi diğer Orta Doğu güçlerini yabancılaştırıyor.
Sonuç: Mısır'ın Arap dünyasında siyasi, askeri ve diplomatik bir lider olarak uzun süredir devam eden rolü, tarihi ve coğrafi konumu ile birleşince, Orta Doğu meselelerinde daha avantajlı olmasını sağladı.
Etkili olmasına rağmen Türkiye, bölgeyle daha karmaşık bir ilişkiye sahip ve genellikle daha geniş jeopolitik hırsları merceğinden görülüyor ve bu da Orta Doğu meselelerindeki özel etkisini zayıflatabiliyor.
Türk hükümeti arabuluculukta söz sahibi olabilmesi için uluslararası ilişkilerde gerekli olan soğukkanlılık kavramına özen gösterip ihtiyatlı ve temkinli yeni bir çerçeve bulmalıdır. Türkiye, Israil ile Hamas çatışmasında çok çabuk bitaraf olarak pozisyon aldığını biliyoruz. Arap ülkeleri bile bu işin üzerine canhıraş bir şekilde atlamadı, temkinli davrandılar. Türkiye belki bu tecrübeleri tekrar gözden geçirerek daha tedbirli ve soğukkanlı olabilir. Ayrıca Türkiye-ABD ilişkilerinin normalleşmesinde de İsrail’le ilişkiler önemli bir ağırlığa sahip. Tabii Türkiye ile İsrail arasında yıllardır dillendirilen enerji alanındaki iş birliği imkânı da bir kenara atılmamalı.
Emin Erman