İkinci Dünya Harbinde Avrupa ülkelerinin hemen hepsinde şehirler harap olmuş, altyapı çökmüş, milyonlarca insan kaybedilmişti. İnsanlar aç, hasta, çaresiz, umutsuzdu. Yeniden toparlanıp ayağa kalkmak istiyorlardı. Güvende olmak, ülkelerini savaştan ve savaşların getireceği yıkımdan korumak istiyorlardı. Hitler tehlikesi bertaraf edilmiş, savaş sona ermişti.
Savaş sona ermişti ancak Doğu Almanya, Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Bulgaristan ile Estonya, Letonya ve Litvanya Sovyetler Birliğinin nüfuz alanında kalmıştı. Rusya’nın işgal ettiği yerlerden çekilmek gibi bir niyeti yoktu. Üstelik her an yeni bir bahane ile zayıf Avrupa ülkelerini işgale kalkışabilirdi. Bu durum karşısında, on Avrupa ülkesi (Belçika, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İngiltere) ile ABD ve Kanada, 1949 yılında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü adı ile NATO’yu kurmuşlardır. Amacı, politik faaliyetler ve askeri caydırıcılık ile üye ülkelerin özgürlük ve güvenliğini sağlamak olan NATO, üyeler arasında işbirliği, dayanışma ve kolektif savunma anlayışını benimsemiştir.
1952 yılında Türkiye ve Yunanistan, 1955 yılında Batı Almanya, 1982 yılında İspanya NATO’ya katılarak ittifakın sorumluluk sahası daha da genişlemiştir.
Sovyetler Birliği ise, 1955 yılında Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Doğu Almanya, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk ile Kuzey Kore ve Moğolistan’ın yer aldığı Varşova Paktını kurmuş, NATO’ya karşı askeri ve politik bir denge oluşturmuştu. Çoğunlukla ABD ile Rusya’nın nükleer güç yarışı ile geçen ve dehşet dengesi olarak adlandırılan iki kutuplu dünya düzeni 1990 yılına kadar sürmüştür.
1991 yılı Temmuz ayında Varşova Paktı yıkılmış, Aynı yıl Aralık ayında Sovyetler Birliği dağılmıştır. Gelişen durum üzerine NATO’nun 1949 yılından beri sürdürdüğü savunma konsepti gözden geçirilmiş, tehdit yerine riskleri ve kriz yönetimini esas alan yeni bir doktrin benimsenmiştir.
Rusya’nın eski gücüne ulaşma gayretleri, Rusya Federasyonunun kurulması, Bağımsız Devletler Topluluğunun oluşturulması, ülke içinde milliyetçi akımların güçlenmesi, Varşova Paktından ayrılan Avrupa ülkelerini korkutmuştur. Kendilerini tehdit altında gören bu ülkeler, Avrupa güvenlik şemsiyesi altında yer almak istemişlerdir. NATO Konseyi, bütün bu gelişmeleri dikkate alarak, Barış İçin Ortaklık (Partnership for Peace) programı oluşturmuş, eski VP üyesi ülkelerin NATO ile işbirliği ve dayanışma içine girmelerini sağlamıştır.
Bu ülkeler, NATO Karargâhında (Brüksel/Belçika) birer delegasyon görevlendirmiş, ittifakın askeri ve politik işleyişini yakından görmüş, tanımış, faaliyetlere katılmışlardır. Ayrıca kendi ülkelerinin bu sisteme adapte olmaları için gerekli dokümanları da elde etmişlerdir.
Batı sistemine kolay adapte olan, demokrasi, insan hakları ve ekonomik konularda süratli gelişmeler sağlayan Polonya, Macaristan ve Çekya 1999 yılında alınan bir kararla NATO’ya üye yapılmışlardır. Benzer uygulama Slovakya, Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Estonya, Letonya ve Litvanya ile eski Yugoslavya’nın birer parçası olan Slovenya, Hırvatistan’a da uygulanmış, bu ülkeler de 2009 yılında ittifaka katılmışlardır. 2017 yılında Karadağ ve Kuzey Makedonya’nın da ittifaka katılması ile üye sayısı 30’a yükselmiştir. Bugün için, Balkanlarda sadece Bosna-Hersek, Sırbistan ve Kosova ittifak dışında kalmışlardır.
Rusya, bütün bu gelişmeleri endişe ile izlemiştir. Zaman zaman endişelerini dile getirmiş, NATO’yu eleştirmiştir. NATO ise genişlemenin Rusya’yı hedef almadığını, amacın Avrupa’da Güvenlik ve demokrasiyi garanti etmek olduğunu açıklamıştır. Ayrıca Rusya’yı da Barış için Ortaklık programına katılmaya davet etmiştir. Rusya, NATO Karargâhında bir görev grubu görevlendirmiş, gelişmeleri yakından izlemiştir.
Bu arada Rusya, Rusya Federasyonunu ve Bağımsız Devletler Topluluğunu kurmuş, Kafkaslarda Ermenistan, Azerbaycan, Gürcistan ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile bağlarını kuvvetlendirmiştir. Azerbaycan’ın Ebulfeyz Elçibey liderliğinde bağımsızlığını ilan edip Türkiye ve Batı ile ilişkilerini geliştirmeye başlaması üzerine, 1992 yılında Bakü’yü işgal etmiş, Elçibey bir darbe ile makamından indirilmiş, Sovyet Politbüro üyesi Haydar Aliyev ülke yönetimini devralmıştır.
Gürcistan da NATO üyeliğine göz kırpmaya, batı ile ilişkilerini güçlendirmeye başlayınca, ülke kısa sürede karışmış, 2008 yılında Güney Osetya bağımsızlığını ilan etmiştir. Gürcistan burada askeri güç kullanmak isteyince Rusya müdahale etmiş, Abhazya ve Güney Osetya’yı Gürcistan’dan koparmıştır.
Azerbaycan ve Gürcistan olaylarında Rusya açıkça Kafkaslarda NATO istemediğini beyan etmiştir. NATO, Gürcistan’daki savaşı izlemekle yetinmiş, ilgisini Avrupa ülkelerine teksif etmiş, ancak Kafkas ülkelerine umut dağıtmaya devam etmiştir. 24 Şubat 2022 günü başlayan Rusya-Ukrayna savaşı da aynı nedenle çıkmıştır.
Bir yıldır devam eden ve büyük bir yıkıma neden olan Ukrayna savaşı, bu güne kadar hiçbir ittifaka girmeyen, Avrupa Birliği üyesi İsveç ve Finlandiya’da korku yaratmıştır. Demokrasi ile yönetilen ve sosyo-ekonomik yapıları oldukça güçlü olan bu iki Kuzey ülkesi, Rusya’nın ilk fırsatta kendilerine yönelebileceğini değerlendirerek 2022 yılında üyelik için NATO’ya başvurmuşlardır.
Macaristan ve özellikle Türkiye, terör örgütlerine destek verdikleri gerekçesiyle bu iki ülkenin üyeliğine sıcak bakmamışlardır. Türkiye, Finlandiya ve İsveç arasında üçlü müzakereler düzenlenmiş, görüşmeler yapılmıştır. Bazı sözler verilmiş, hatta üçlü protokol imzalanmıştır. Finlandiya protokole uyarken, İsveç, Türkiye’nin taleplerini kişisel özgürlüklere müdahale olarak nitelemiş, protokole uymamıştır. Sonuç olarak 04 Nisan 2023 günü Brüksel’de yapılan NATO zirvesinde Finlandiya’nın üyeliği onaylanmıştır. Finlandiya NATO’nun 31 nci üyesi olurken, İsveç’in üyeliği önümüzdeki yıllara bırakılmıştır.
Finlandiya gölleri, ormanları ve orman ürünleri ile ünlü bir Baltık ülkesidir. Doğusunda Rusya, güneyinde Finlandiya Körfezi, batısında Bothnia Körfezi ile İsveç, kuzeyinde Norveç bulunmaktadır.
Finlandiya, uzun yıllar İsveç Krallığının bir parçası olarak yaşamış, 1906 yılında Rusya’nın etkisi altına girmiş, Ekim 1917 Rus devriminden sonra bağımsızlığını kazanmıştır. 1939 yılında Rusya’nın işgaline uğramış, savaşmış, topraklarını işgalden kurtarmıştır. Savaşın sonlarına doğru Alman işgali ile karşılaşmış, onlara karşı da savaş vermiştir. NATO üyesi oluncaya kadar, her hangi bir askeri ittifaka katılmamıştır.
Türk Dışişleri Bakanlığı ve Ticaret Bakanlığı verilerine göre 2021 yılında Finlandiya’nın nüfusu 5,5 milyondur. Ülkede Fince ve İsveççe resmi dil olarak kullanılmaktadır. Başkenti Helsinki’dir. Kişi başı milli geliri 50,430 bin, Gayri Safi Milli Hasılası 279,45 Milyar ABD Dolarıdır. 2021 yılında Türkiye’ye 1.314 milyar dolarlık ihracat yapan Finlandiya, ülkemizden 590 milyon dolarlık ithalat yapmıştır. En fazla ihracat yaptığı ülkeler Almanya, İsveç, ABD ve Hollanda’dır. En fazla ithalatı Almanya, Rusya, İsveç, Çin ve Hollanda’dan yapmaktadır. Toplam ihracatı 81 Milyar, ithalatı 84 milyar dolardır.
Finlandiya Savunma Kuvvetleri toplam 34,700 personelden oluşmaktadır. Bunların 27,300 kişisi Kara Kuvvetlerine, 3,000 kişisi Hava Kuvvetlerine, 4,400 kişisi Deniz Kuvvetlerine aittir. 8,900 subay ile 15,000 profesyonel asker bu rakamlara dâhildir.
Askerliğin zorunlu olduğu Finlandiya Savunma Kuvvetlerinde, çoğunluğu NATO üyesi ülkelerden alınan tank, top, araç, silah, mühimmat, uçak, helikopter, radar ve savaş gemilerini kullanmaktadır. Bu nedenle NATO savunma sistem ve doktrinlerine uyumunun, eski Varşova Paktı üyesi ülkelerden daha kolay ve hızlı olacağı değerlendirilmektedir.