Aşağıdaki yazı By Yannis Gaitanas, Thessaloniki, Greece, 16 Mart 2018, tarihinde kaleme alinmiş olup Emin Erman tarafından tercüme edilip siz okuyucularıma sunulmuştur.
Kemal Yunan ordusunu Anadolu’da mağlup ettikten sonra neden Türk Ordusunu Balkanlara gönderip Selanik’e kadar şehirleri işgal etmedi?
Kemal’in ilk hedefi, ülkesini işgalci güçlerden kurtarmak ve daha sonra bir ulus devlet kurmaktı. Yunan ordusunu Anadolu'dan uzaklaştırarak, etnik temizlik planını da gerçeğe dönüştürdü. Yunan ordusunun istilasını destekleyen Anadolu Rumlarının çoğu sonsuza dek Anadolu'dan uzaklaştı.
Şimdi Yunanistan’ı istila edebileceğini varsayalım. Diyelim ki kazandı ve istila etti. Ne yapardı? Yunanistan'da daha da kapsamlı etnik temizliğe gitmesi gerekecekti. Lakin Yunanlıların gidecek hiçbir yeri yurdu yoktu. Eski müttefikleri onları terk etmişti. İzmir’deki “müttefik” gemiler genellikle kaçan sivilleri kabul etmedi ve onları tekrar denize attı. Bu kaçan insanların hayatları için talep ettikleri tek şey “yakındaki bir Yunan adasına götürülmek” idi. Yunanistan'ın tamamı fethedilirse Yunanlılar nereye kaçacaklardı? Hiçbir ülke onları kabul etmeyecek idi. Yani sahip olacakları tek seçenek dağlara çıkıp direniş yani gerilla savaşı başlatmak olacak idi. Yunan partizanlarını Nazi işgaline karşı direncini düşünün. Bu dahada ilerisi Yunanlıların varlığı nedeniyle ölüme karşı bir direnç olacaktı, bu nedenle diğerlerinden çok kez daha güçlü bir sebep olacaktı. Osmanlı imparatorluğu tam anlamıyla dağlardaki Yunan köylülerle başa çıkamazsa, Kemalist Türkiye neredeyse kesinlikle başarısız olurdu. Ya da her durumda çok zor bir sorunla karşı karşıya kalınılırdı.
Soru tabiki neden böyle külfetli içinden çıkılamayacak bir sorunla yüzleşmek karşı karşıya gelmek istiyorsunuz, gereklimi? kazandıklarınızı kaybetmek riski yokmu? Zaten karşılığında kazançta çok az. İste bu yüzden Kemal istila belki kolay olsa bile riskleri dolaysı ile kazandıkları ile kaldı ve daha ileri gitmeyi düşünmedi.
Peki istila kolay bir iş miydi? Türklerin çoğu “ah, Yunanlılar Anadolu'da yok edildi, Balkanlar'da da yok edilecekler” diye düşünüyor olabilirler. Ama bu mantıklı bir varsayım değil idi. Aynı “mantık” ilk etapta Yunanlıların Anadolu kampanyasına neden olan şeydir. Balkanlar'da Osmanlı imparatorluğu yıkıldığından, Anadolu'da yıkılmış olmalı, değil mi? Yanlış. Savaş her yerde aynı değildir. Napolyon Avrupa'da herkesi mağlup ediyordu, lakin daha sonra Fransız orduları coğrafyası değişik olan Rusya'da imha edildi. Hitler’in akıbeti gibi. Yunanlılar Anadolu’yu istila ettiklerinde Ankara’ya yaklaştıklarında devam edip Ankara’yıda istila etselerdi belki de zaferi ilan edebilirlerdi. Veya geri dönüp savunma hattı kurabilir istila ettikleri yerleri koruyabilirlerdi. Ama bunların yerine ciddi bir hata yaptılar. Ankara önlerinde hiçbir şey yapmayıp durunca Türk’lere zaman verdiler. Türkler’de savunmasını oluşturduktan sonra beklediler ve saldırdılar. Böylece Yunanlılar daha fazla ileriye gidemediler ve tüm kampanyayı iptal etmek zorunda kaldılar. Bu meyanda, dikkat edilmesi gereken, Yunan ordusunun büyük bir bölümünün telef edildiği büyük bir yenilgi henüz yoktu. Durumları Alman ordularının bozguna uğradığı Stalingrad gibi değildi, sadece Yunanlılar Ankara önünde bir savaşı kaybettiler ve geri çekildiler. Yani hala savaşacak insan gücüne sahiplerdi ama Yunan ordusu yılgın ve yorgun idi. Bunun yanında Trakya'da hala oldukça sağlam bir orduları vardı.
Savaş Anadolu’da idi ve Kemal’in orduları hala ana Yunanistan'ın küçük bir kısmına bile ulaşamamıştı. İngilizler boğazları küçük bir kuvvetle işgal etti ve sonunda onları Türklere geri verdi. Ancak Yunanistan'da bir istila planı olsaydı, Yunanlılar Boğazları işgal edip nispeten kolay bir şekilde savunabilirlerdi. Burada vurgulanmalı ki Kemal'in Helen (Yunan) Donanmasına karşı neredeyse hiç Donanması yoktu. Boğazları geçmek bile tehlikeli olacak ve adaları ele geçirmek imkânsız olacaktı. On yıl önce Türkler, Yunanlılarla ve Balkanlardaki müttefikleriyle savaşıyordu ve şimdi tüm stratejik şehirleri işgal etselerde, özellikle Yunanlılar tarafından mağlup edilen ve Boğazlara kilitlenen Donanmalarının yardımı olmadan buraları savunamazlardı. Kemal neden ordusunu daha kötü olmasa da benzer bir durumda sürsündü ki? Ondan böyle bir aptallık beklenemezdi.
Kemal sadece iyi bir general değil, aynı zamanda akıllı bir politikacıydı. Zaten iyi bir anlaşma yaptığını biliyordu ve memnundu. Onu orada bekleyen orduyla savaşmadan bir Avrupa parçası ve Donanması olmasa da birkaç ada aldı. Vietnam’ı düşündüğünüzde, Amerikalıları geri püskürttükten sonra Hawaii ve Alaska tazminat olarak Amerikalılara verilmişti. Kemal için, inanılmaz bir anlaşma olmuştu. Kemal’in savaşı durdurarak Yunanlılarla da arkadaş olmaya çalıştığından bahsetmiyorum bile. Kemal’in yeni Türkiye'sinde (büyük) Yunan nüfusu olmadığı için onlardan nefret etmek için bir neden yoktu, Öteki için Nefret sadece milliyetçilik için propaganda yakıtı. Ülkenizi diğer etnik gruplardan “temizlemek” (gerekli olması halinde) ve onu bir ulus devlet yapmak doğal bir durumdu. Fakat güzel bir ulus devletiniz olduğunda, nefret sadece sorunlara, potansiyel savaşlara neden olur. Kemal, dost komşularına sahip olmayı istiyordu, böylece ülkesini yeniden inşa etmek için nihayet huzurlu bir ortam sağlayacaktı. Türkiye neredeyse on yıldan fazla bir süredir savaş halindeydi.
Bir bakıma Mustafa Kemal Atatürk, Hitler'in yapamadığı lakin yapması gereken şeyi yaptı. Hitlerin aksine Kemal tehlikeli bir kampanyayı riske atmadan en büyük zaferini elde ettiğinde savaşı durdurdu ve aynı zamanda eski düşmanlarıyla barışı sağlamak için (mümkün olduğu kadar) arkadaş oldu. Hitler'in 1940 sonlarında II. Dünya Savaşı ile sona erdiğini, Yahudileri İngiltere ile anlaşma sonrasında barışçıl bir şekilde İsrail'e gönderdiğini ve ayrıca fethetmediği bazı topraklar kazandığını hayal edin. Almanya şimdilerde çok daha iyi bir durumda olmuş olabilirdi. Buda Kemal'in Hitler'den çok daha yetenekli bir lider olduğunun göstergesi.
Bir ayrı noktada Kemal'in Yunanlıların Anadolu'yu istila etmek istemediklerini bildiğini de unutmamalıyız. Yunan kralı Birinci Dünya Savaşı'na katılmak bile istemedi. Ve Yunan vatandaşları savaşı durduracaklarına söz veren partiye oy vermişlerdi. Modern Türkler onu unutmuş (ya da görmezden gelmiş olsa da) Kemal, Yunanlıların Türklerden gerçekten nefret etmediklerini ve onları yok etmek istemediklerini biliyordu. Yani iyi komşuluklar yapabilirlerdi. Ve 100 yıl sonra varsayımı zafer kazandı. Yunanistan hiçbir zaman sorun çıkarmadı, hiçbir şey iddia etmedi. Türklerin kavga ettiği tek savaş Batı'da değil Doğu'da. Onada, geleceğe yönelik net bir vizyonu olduğunun söylenmesi gerekecek.
27 Ekim 1930, Ankara, savaşın bitiminden sekiz yıl sonra. Atatürk ve Venizelos, on yıldan kısa bir süre önce birbirlerini boğazlayan ölümcül düşmanlar, şimdi aynı salonda yukardaki fotoğraftaki gibi arkadaş olarak durdular. Üç gün sonra, iki ülke arasında bir Ege deniz silahlanma yarışını önlemeyi amaçlayan bir silahlanma protokolü ile bir ticaret anlaşması imzalanacaktı.
Yazarın (Emin Erman) son yorum notu: Mustafa Kemal, Mudanya Antlaşmasının imzalanmasının ön koşulu olarak, ‘Yunan ordusu ivedilikle Trakya’dan çekilecek koşulunu koymuştu’. Öyle de oldu. Bir kurşun atmadan tüm Trakya, Türkiye sınırları içine katıldı. Ancak, savaşarak girebilecek Selanik ve diğer Balkan şehirleri için ordunun durumu uygun değildi.
‘Erlerin ne ayaklarını sokacakları çarık ne ağızlarına atacak azıkları ne de tüfeklerine sürecekleri mermileri vardı’. Akıllı kişi, içgüdüsüyle, telkinle, duyguyla, coşkuyla iş yapan değil, mantığını kullanan kişidir.
Kişi, dorukta olduğunda düşmeye en yakın yerdedir demektir.
Bunu görmek gerekir.
Birçok savaş daha çok yer kazanma güdüsüyle yitirilmiştir.
Bir İlter iş, nerede yürüyüp, nerede koşacağını, nerede duracağını bilen kişidir. O’da Atatürk’tür.