On birinci yüzyılda Kazakistan sınırları içinde dünyaya gelen Ahmet Yesevi’nin Türk Milletinin İslamiyete ısınması sürecine etkilerini neredeyse unuttuk, artık pek konuşmuyoruz.
Piri Türkistan diye anılan Ahmet Yesevi, şair ve mutasavvıf kimliğiyle Türk dünyasının yetiştirdiği en büyük düşünürlerden birisiydi.
Bugün onu bir “tarikat şeyhi” kalıbına sığdırmaya çalışan anlayışın aksine, sanatçı yönü olan, bilgiye değer veren, Allah sevgisini tembihleyen bir filozoftu.
Taptuk Emre’den Yunus’a, Hacı Bektaşı Veli’den Hacı Bayram’a kadar 500 yıl süren Türk Tasavvufunun altın çağını başlatan oydu.
***
Yesevi Dervişleri, Anadolu’dan Balkanlara kadar İslamiyetin Türk yorumunu yaydı.
Anadolu irfanıyla Allah sevgisini harman eyledi.
Sonrasında Yavuz döneminde Arap mitolojisi ve sosyolojisine dayanan İslam yorumunun hilafetle birlikte Osmanlı başkentine hakim olması, Ahmet Yesevi ekolünü zamanla yok etti.
Ortalık, yozlaşmış ve Türklük ve İslamiyet düşmanlarının kolayca sızabildiği yoz bir tarikat kültürüne kaldı.
***
Ahmet Yesevi’nin hikmet adını verdiği şiirlerinin birinde “İlimsiz bir tarikata girse kul, Şeytan onun imanını çalarmış.” dizelerine rastlıyoruz.
Günümüz Müslümanlarının tam olarak yaşadıkları işte bu!
Lafa gelince dini imanı kimseye bırakmayanlar imanlarını Şeytana çaldırdıklarının farkında bile değil.
Allah hepsini islah etsin: Yüce Allah’ın Peygamber Efendimiz üzerinden bizlere buyurduğu temiz ahlak, dürüstlük, adalet, insan ve doğa sevgisi buyuran tertemiz İslam dini kimlere kaldı!
***
Günümüzün Türklük bilincinden soyutlanmış, kültürümüze yabancılaşmış, yabancı güçlerin oyuncağı haline gelmiş, hadi biraz daha sert yazalım; adeta Emevileşmiş İslamiyet yorumunun tek ilacı, Ahmet Yesevi öğretisine dönüştür.
Biraz öce iki satırını verdiğimiz şiirin devamında Ahmet Yesevi şöyle diyor: “Mürşidi kâmilsiz yola çıksa kul, şaşkın halde ara yolda kalırmış.”
Ahmet Yesevi’nin günümüzde dünya nimetleri için ihanete ve günaha batmış sözde Mürşitlerin hallerini 900 yıl önceden iki dizeye sığdırması ne büyük hikmet!
***
Diyanet İşleri Başkanlığımızın bir an evvel Ahmet Yesevi’yi yeniden keşfetmesi ve Türk Devlet aklının da Türk Tasavvufunu yeniden millileştirmesi lazım.