Kafkasya, dünyanın etnik bakımdan en karmaşık bölgelerinden birisidir.
Buzul çağından bu yana sürekli göç yolları üzerinde bulunan Kafkas coğrafyasında aralarında dil, kültür ve inanış bakımından birçok benzerliklerin yanı sıra bir o kadar da farklılık olan çok sayıda etnik topluluk bulunmaktadır.
Her biri Kafkasya’nın kadim halkları arasında sayılan Çerkesler, Gürcüler, Azerbaycan Türkleri, Lazlar, Dağıstanlılar, Lezgiler, Ermeniler ve diğer Kafkas halkları, dünyanın en güzel coğrafyalarından birisinde asırlardır komşuluk yapmaktadır.
Bu kadim milletlerin hiç şüphesiz kendi milli kültürleri bulunmaktadır.
Ancak şunu unutmamak gerekir ki dünyada millet kavramı Sümerlerin yazıyı bulmalarından itibaren ortaya çıkmaya başlamıştır ve bunun öncesindeki etnik topluluklarda millet bilinci söz konusu değildir.
Yazı sayesinde kendi tarihlerini ve kültürel farklılıklarını nesilden nesile aktarmayı başarabilen etnik topluluklar bin yıllar içerisinde millet olmayı başarabilmişlerdir.
Bugünkü programımızda önce Çerkesler, Gürcüler ve Lazların kendi resmi tarihleri tarafından tekrar edilen bilinen tarihlerini özetleyeceğiz. Daha sonra da daha az bilinen ve bir anlamda gizemli kalan antik dönem öncesi tarihlerini sorgulayacağız.
Bir başka deyişle programımızın ikinci bölümünde Proto Çerkesler, Proto Gürcüler ve Proto Lazlar’dan söz edeceğiz. Dahası onların uzak akrabası olduğuna dair iddialar olan Proto Keltlere de bir parantez açıp kapatacağız.
Bugün ele alacağımız üç Kafkas halkı içerisinde Gürcüler, kendi milli kökenlerini MÖ 1000 yıllarında varlıkları Asur ve Urartu kaynaklarında yer alan Kohlis ve İberya kavimlerine dayandırır.
Bu kavimlerin ilk siyasi birliklerini Mö 4. Yüzyılda Kura Vadisinde Kohlis Krallığı adıyla hayata geçirdikleri biliniyor.
Sonraki yüzyıllar boyunca sürekli olarak Roma – Bizans – Pers – Selçuklu - Moğol – Osmanlı ve yakın dönemde Rus imparatorluklarının etki sahalarında kalsalar da milli kimlikleri ve dillerini hep koruyan Gürcüler, kendileri Kartveli ismiyle tanımlıyorlar.
Lazlar ise Gürcülerle akraba ve komşu bir topluluk olarak daha ziyade günümüz Gürcistan’ı ve Türkiyesi’nin birbirine yakın bölgelerinde ve daha ziyade Karadeniz kıyılarına yakın bölgelerde yaşayan bir etnik topluluktur.
Lazca, Gürcüce, Mergelce ve Svanca, Güney Kafkas Dil Ailesini oluşturan, birbirine bir hayli benzer yönleri olan dillerdir.
Kolhisleri saymazsak Dünyada bilinen en eski Laz krallığı MS 2. Yüzyılda kurulan Lazika devleti iken, İberya Krallığının devamı olan ilk Gürcistan Krallığı ise MS 1008’de bu ismi kullanmaya başladı.
Gürcülerin kuzey komşuları olan Çerkesler’in atalarının ise MÖ 7. Yüzyıl Eski Yunan kayıtlarında bölge halkı olarak sıralanan Sind, Meot ve Kerket kavimleri olduğu düşünülüyor.
Bu kavimler, bulundukları coğrafyanın özel şartları nedeniyle Proto Türk ve Proto Fars komşularıyla sürekli ilişki içinde yaşıyorlardı.
Kuzey Kafkasya toprakları, önceleri İskit – Kimmer – Sarmatlar gibi savaşçı toplulukların baskısını hissetti.
Özellikle MS 4. Yüzyıldan itibaren Hunların batıya hareketleriyle birlikte başlayan kavimler göçüne tanıklık etti.
Ardından Peçenekler, Hazarlar, Kırım Tatarları gibi Kıpçak boylarının etkisi altında kaldı.
Son birkaç yüz yıl içerisinde Osmanlı – Rus mücadelesine sahne oldu.
Rusların bölgedeki ağır soykırımları ve sürgün politikaları Çerkeslerin tarihlerindeki en büyük acılardan birisi olarak kayda geçti.
Günümüzde Çerkesler, Kuzey Kafkasyadaki Abhazlar, Adıgeyler, Balkarlar, kabartaylar, osetler ve Çeçenler gibi birçok Müslüman topluluğun ortak adı haline geldi.
Sürgün sonrası anavatanlarının yanı sıra Çerkesler, Türkiye ve Ortadoğuya dağılmış durumda…
Ülkemizde de birçok vatandaşımızın etnik bağı olan Çerkes, Gürcü ve Laz halkının bilinen milli tarihleri kısaca böyle…
Şimdi tarihin biraz daha derinliklerine yelken açalım:
MÖ 12 binli yıllarda tedricen sona eren Buzul Çağı sonrası geçmişte daha ılıman toprakları mesken tutan avcı toplayıcı insan toplulukları iklimin yumuşamasıyla birlikte Balkanlar, Karadeniz’in Kuzeyi ve Hazar Denizinin doğusuna doğru yayılarak ilk yerleşik uygarlıkları oluşturmaya başladı.
Bu süreçte Anadolu, Kafkasya ve İran buzul çağı sonrası ilk göç yolları üzerinde kalan yerler oldu.
Hazar Denizinin kuzeyini kapsayan bölgede MÖ 1700’lere kadar olan dönemde yaşan Tunç Çağı kültürleri ve iç asyada MÖ 1500 – 800 yılları arasındaki Tunç çağı dönemi kültürleri bölgedeki ilk milli kültürlerin temellerini atacaktı.
MÖ 1500’lü yıllarda Hazar Denizinin kuzeyi, Kafkasyanın kuzeyi ve buradan itibaren Kırım’a kadar uzanan bölgede ortaya çıkan Kimmerler yaklaşık 700 yıl gibi oldukça uzun bir süre bölgede varlığını koruyan ilk göçebe etnik topluluk olarak kayda geçmiştir.
Bu süreç içerisinde bir hayli geniş bir coğrafyada varlığını sürdüren Kimmerlerin genetik anlamda bölgenin bilinen en eski mirasçısı olduğunu söylemek yanlış olmaz.
MÖ 8. Yüzyılda ortaya çıkan İskitlerin kimlikleri konusunda ise tartışmalar hala devam ediyor.
Eski Yunan kayıtları, birden ortaya çıkan bu saldırgan göçebe topluluğun daha doğudan geldiğini yazıyor.
Genel kanaat, İskitlerin Çin ve İran kaynaklarındaki Sakalar ile aynı halk olduğu biçimindedir.
Sakaların Proto Türkler ile bağlantılı oldukları genel kabul görmekle birlikte her nedense batıya doğru hareket eden bir anda MÖ 8. Yüyıldan itibaren Hazar Denizi ve Karadenizin kuzeyini ele geçiren İskitlerin kökenleri konusunda tarihçiler hakkında fikir birliği bulunmamaktadır.
Türk tarihçilerinin yanı sıra bazı Rus, Çinli, Japon ve Macar Türkologlar, İskitlerin Ön Türklerle ilgili olduğunu savunurken Hint – Avrupa tarih tezini savunanlara göre bu dil ailesini konusan İrani bir halk oldukları iddiasını dile getirir.
Her şekilde İskit dili Kimmer dili arasında benzerlik olduğu, iki halkın aralarındaki diplomatik ilişkilerde zorlanmadıkları anlaşılıyor.
Öte yandan at üzerinde savaşan ve daha gelişmiş bir savaş teknolojisine sahip olan İskitlerin Kimmerleri oldukça kısa bir süre içinde topraklarından sürgün ettikleri gözleniyor.
Özellikle Kuzey Kafkasyadaki Kimmerlerin süratle güneye indikleri, Gürcülerin ataları olan Kolhis boylarının topraklarını ele geçirdikten sonra burada durmayarak daha güneye, Anadoluya göç ettikleri biliniyor.
Kimmerlerin göçebe, yağmacı ve saldırgan savaşçılar olduğu Eski Yunan kayıtlarında dile getiriliyor.
Kafkasya’dan önce güneye Urartu topraklarına inen Kimmer akıncıları daha sonra Karadeniz kıyıları boyunca Sinop civarına kadar ilerlediler.
Orta ve Batı Anadoludaki Antik Helen kentlerine saldırılarda bulunan Kimmer halkının göçer bir topluluk olmasına bağlı olarak zaman içerisinde Anadolu ve Kafkas halkları içinde eridikleri değerlendiriliyor.
Öte yandan İskit akınları başladığında Kırım ve çevresinde bulunan Kimmer topluluklarının ise Avrupa içlerine ve Balkanlara doğru dağıldığı biliniyor.
Balkanlara inen kolu Traklarla ilişkilendiren tarihçiler bulunmaktadır. MÖ 4. Yüzyılda Helenlere karışarak asimile olan Trakların İskitlerin önünden Tuna nehrinin güneyine çekilen Kimmer kavimleri olduğuna dair tez, şimdiye kadar çürütülebilmiş değildir.
Öte yandan İskitlerin önünden Avrupa içlerine çekilen Kimmer boylarının Keltlerin atası olduğuna dair önemli iddialar vardır.
Keltçe ile Lazca ve Kök Türkçe arasındaki ortak kelimelerin çokluğunu buna bağlayan bazı tarihçiler, Keltlerin önce Bavyera civarına yerleştiklerini, oradan Fransanın Rhone ırmağı boylarında özgün bir kültür oluşturduklarını söylüyor.
Zaman içinde Romalılarla çatışan Galyalılar ve kavimler göçü döneminde Anglosakson baskısıyla İspanya ve Britanyaya dağılan Keltlerin kullandığı gayda ile Kafkas kültüründeki tulum arasındaki benzerliğe de dikkat çekiliyor.
Kimmerlerin İskitlerin önünden kaçarak zamanla Anadolu ve Avrupa içlerinde asimile olduğunu biliyoruz.
Ancak Kimmerlerin hem ortaya çıktıkları coğrafyada, hem Kafkasyada hem de asimile oldukları bölgelerde genetik kalıntıları hala yaşıyor.
Gelelim Sarmatlara…
MÖ 6. Yüzyıl ile MÖ 4. Yüzyıl arasında yaklaşık 200 yıl kadar yaşayan Sarmatların İskitlerle dönemdaş oldukları, KAfkasyanın kuzeyi ve güneydoğusunda şimdiki Dağıstan – Azerbaycan coğrafyasında hüküm sürdükleri biliniyor.
Aynı zamanda İskitçeye çok yakın bir dil konuştuklarına bakılarak İskitlere ait bir boy olduklarını düşünülüyor.
Önceleri İskitlerin bir parçası oldukları halde sonran yerleştikleri alanlarda İskitlerle de savaşan yağmacı – savaşçı Sarmat kavimlerinin bazıları Alanlar ve Yazıglar gibi Öz Türkçe isimler taşırken Aorsiler ve Roksalanlar gibi Hint Avrupa dil ailesiyle bağlantılı olduğu varsayılabilecek isimler taşıyanlar da vardı.
Buna bakarak Sarmatların bölgeye İskitlerle inip yerli halkla kaynaşmış ve farklılaşmış bir halk olduğu düşünülebilir.
Tam olarak bilemediğimiz bir sebepten dolayı MÖ 2. Yüzyılda ülkelerini terk eden Sarmat boyları, yağmacı bir saldırganlıkla kuzeyde İskit ülkesine ve güneyde Anadoluya indiler.
İskitlerin fiilen tarih sahnesinden silinmesinde Sarmat saldırılarının büyük etkisi vardır.
Yazıglar ve Roksalanlar, MS 1. Yüzyılda günümüzdeki Ukrayna ve Romanya’nın Karadeniz sahillerine doğru olan bölgeye inmişlerdir.
Bu dönemde Germen kabileleriyle Sarmat boylarının Roma topraklarında yağmacı saldırılar yaptıkları kayıtlarda bulunuyor.
Öte yandan bugünkü konumuzu daha çok ilgilendiren iki Sarmat kabilesi Aorsiler ve Siraklar’ın Kafkasyanın güney batısı üzerinden Anadoluya girdikleri, bazen birbirleriyle de çatışarak yağmacılık yaptıklarını Yunanlı tarihçi Strabon’un eserlerinden anlıyoruz.
Ancak tıpkı kendilerinden önce Kafkasyadan gelen Kimmerlerin Anadolu ve Kafkasya içlerinde zamanla asimile olmaları gibi Sarmatlar da zamanla bölgedeki varlıklarını kaybettiler.
MS 3. Yüzyıla doğru Germen kabilelerinden oluşan Got akıncıları, Ukrayna – Romanya tarafındaki Sarmatların topraklarını işgal ederken daha sonra gelen Hun akıncıları, Kavimler Göçü sürecinde Sarmatları tarih sahnesinden silmiştir.
Özetleyecek olursak…
Kafkasyanın kuzeyinde ve orta kesimlerinde yaşayan Çerkesler ve kısmen Dağıstanlılar ile Kafkasyanın güney ve güneybatısında yaşayan Gürcüler ile Lazların bölgenin kadim halkları olduğuna hiçbir şüphe yoktur.
Lakin tüm insan toplulukları gibi onların da bir genetik tarihleri bulunuyor.
Tarihi süreçte dünyanın en önemli göç koridorlarından birisi olan Kafkasya’da, henüz günümüzdeki anlamda milletlerin oluşmadığı dönemde ortaya çıkıp sonradan asimile olan ve tarih sahnesinden silinen Kimmerler, Sarmatlar ve elbette İskitlerin genetik izleri günümüzdeki Kafkas milletlerinin damarlarında belli ölçüde yaşıyor.
Bir başka deyişle Proto Çerkesler, Proto Gürcüler ve Proto Lazların genetik akrabaları arasında günümüzde tümüyle ortadan kalkmış olan antik çağ uygarlıkları İskitler, Kimmerler ve Sarmatları saymak hiç de yanlış olmaz.
Yazımızı toparlarken Kafkasyanın tüm kadim milletlerinin milli kültürleri önünde saygıyla eğiliyoruz.