Arada bir ada semalarında görünen helikopter, her zaman olduğu gibi şatonun içindeki özel iniş alanına kondu.
Helikopterden inen biri kadın, iki em ay iks ajanı kendilerine yol gösteren bir görevlinin eşliğinde şatonun kule kapısından içeri girdi.
Çok geçmeden kendilerini kır sakallı bir papazın çalışma odasında buldular. Evsahipleri onları gülümseyerek karşıladı:
Kral Çarlsın ajanlarını şatomda görmek ne kadar güzel. Hoş geldiniz bayan keytın ve bay tamsın.
Kadın ajan kaşlarını çattı.
Hoş bulduk Bay Gorlukoviç, ancak hatırlatmak isterim ki burası sizin değil. İngiliz devletinin size tahsis ettiği bir şatoda bizi misafir ediyorsunuz.
Gorlukoviç, bozuntuya vermedi.
Bu gerçeği hiç aklımızdan çıkartmadığıma emin olabilirsiniz.
Bay Tamsın, İngilizlere özgü bir soğukkanlılıkla araya girdi.
İş yoğunluğunuzun farkındayız. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Ancak İngiliz metafizik istihbarat teşkilatı ortadoğudaki son gelişmeler hakkında hükümete bir rapor hazırlamaya çalışıyor. Konuyla ilgili sizin bilginize başvurmakta yarar gördük.
Gorlukoviç sesine neşeli bir renk katarak cevap verdi:
Yıldız falına bakan astrologlarınız bu konuda neler söylüyor bilmiyorum. Ancak benim kaynaklarım Ortadoğuda güç odaklarından rol çalmaya çalışanlar olduğunu söylüyor.
Bayan Keytın, her zaman olduğu gibi mesafeliydi.
İsterseniz önce kaynaklarınız hakkında konuşalım. Doğa üstü güçlerden mi bilgi alıyorsunuz, yoksa daha somut kaynaklarınız mı var?
Doğa üstü güçlerden gelen bilgileri en az sizin kadar sorguladığıma emin olabilirsiniz. Ben daha çok müşterilerimden gelen bilgileri ciddiye alıyorum. Rus oligarklar, Arap şeyhleri ve Yahudi iş adamlarından gelen bilgiler benim için daha değerli!
Bay Tamsın tekrar araya girdi.
Sizin kaynaklarınıza saygımız var. Elbette İngiliz istihbaratının başka kaynakları da bulunuyor. Neler döndüğünü anlamak için bütün kaynakları değerlendiriyoruz. Bu nedenle söyleyecekleriniz bizim için değerli!
Gorlukoviç, misafirlerine oturmaları için koltuk gösterdi.
Tüm bildiklerimi size anlatmaktan mutluluk duyacağım. İsterseniz size şimdiye kadar neler oldu, kısa bir özet geçeyim. Sonra bugünlerde neler olduğunu konuşalım. Son olarak bundan sonra neler olacağını masaya yatırırız.
Bayan Keytın, sorgulayan bir sesle cevap verdi.
Kehanetlerinizi öğrenmeyi elbette isteriz.
Gorlukoviç bir kez daha gülümsedi.
Kehanetlerden önce, neler olduğunu hep beraber hatırlayalım isterseniz. Rusya ile Batılı ülkeler, Ukrayna’da bilek güreşine tutuşunca her ülke kendi gündemini hatırladı. Azerbaycan Karabağ’ı geri aldı. Türkler Kürt devletini engellemek için Suriye’ye girdi. Tahran, inanç eksenli politikalar izlemeye başladı. Çinliler bölgedeki etkilerini arttırdı. İsrail ise vadedilmiş topraklar projesine filistinlileri yok ederek devam ediyor.
Bay Tamsın: İyi bir özet yaptınız. Güncel gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz bay Gorlukoviç? Türkiye’nin İsrail’e yönelik son açıklamalarını ve Suriye’deki sıcak gelişmeleri nasıl okuyalım?
Gorlukoviç ellerini iki yana açarak cevap verdi:
İsrail’le kavga konusunda öncü rol, son yıllarda hep Tahran’daydı. Ancak cumhurbaşkanının gizemli bir kazada hayatını kaybetmesinden sonra İranlılar, bir adım geri çekilmişe benziyor. Türkler, onların boşalttığı alana yerleşmek istiyorlar. Bu nedenle Suriye ile barışmaya karar verdiler. Bölgeye hızlı bir giriş yapmayı hayal ediyorlar.
Bayan Keytın: Nasıl hızlı bir giriş? Tam olarak ne düşünüyorlar?
Gorlukoviç: Türkler, İsrail’in kısa bir süre içinde Lübnan’a saldıracağını ve en azından güney bölümü işgal edeceğini hesaplıyor. Bütün bunlar olurken Türkler, Lübnan’ın kuzeyine girip İsrail’in ilerleyişini durduran ülkeymiş gibi görünmeyi umuyor. Böylece bir taşla iki kuş vuracaklar. Birincisi, İslam dünyasında İran’ın başaramadığını yapan ve İsrail’i durduran ülke gibi görünecekler. İkincisi, iç politikada kaybettikleri seçmenleri yeniden bir araya getirecek büyük bir başarı elde edecekler.
Bay Tamsın: İyi ama Türkiye’nin Lübnan ile sınırı bile yok. Denizden çıkartma yapmaları pek mümkün görünmüyor. Bunu nasıl yapacaklar?
Gorlukoviç: Suriye ile barışmayı en çok bunun için istiyorlar. Türk askerlerinin sınırı geçtikten sonra Lübnan’a girebilmek için 200 kilometre kadar Suriye topraklarından geçmesi lazım. Suriye’nin bu konuda Türkiye’ye izin vereceğini düşünüyorlar. Ancak Suriyeliler, Türklere öfkeli ve onlara hiç güvenmiyor. İranlılar da Türklerin kendilerinden rol çalmalarını istemiyor.
Bayan Keytın: Böyle bir şeyi düşünmeleri çılgınlık! Aslında Suriye ve İran’ın ne düşündüğünün çok önemi yok. Asıl soru işareti, Rusların bu çılgınlığa nasıl bakacakları!
Gorlukoviç: İşin kehanet kısmı da buradan sonra başlıyor. Bence Ruslar da Türklere pek güvenmiyor. Çünkü Türk dış politikası günü birlik değişiyor. Bugün Rusya ile anlaşarak kuzey Lübnan’a giren Türkler, yarın şartlar değişince Amerikalılarla ve İsraille anlaşabilir. Bu nedenle çok büyük bir güvence almadan Türk ordusunun önünü açmak istemeyeceklerdir.
Ece ile Gece hikayelerinin altıncı bölümü burada sona erdi. Bir sonraki öyküde buluşuncaya kadar esen kalın.