MÖ 4500’lü yıllara kadar devam eden bu göç dalgaları MÖ 4500’lerden itibaren tersine dönmeye başlamış; bu defa Avrupa ve Karadeniz’in kuzeyinden çeşitli kavimler Anadolu’ya göçmeye başlamıştır.
Yazının bulunmasından önceki dönemlerde olan bitenleri ancak arkeolojik bulgular üzerinden anlamaya çalışıyoruz.
MÖ 3000’lerde Sümerlerin çivi yazısını keşfetmelerinden sonra Anadolu’daki medeniyetler hakkında yazılı belgelerden bilgiler edinmeye başlıyoruz.
Sümerler’den sonra Akadlar, Mısırlılar ve Hititlerin bıraktığı belgeler, Anadolu’da olan bitenler hakkında bize önemli bilgiler sunuyor.
Anadolu’da yazıyı kullanan ilk medeniyet olarak kabul edilen Hititler, MÖ 1650’lerde devletlerini kurmuşlardır.
Ancak Hititleri meydana getiren kavimlerin bundan 500 yıl kadar önce, Kafkasya üzerinden tam olarak bilemediğimiz bir sebeple Anadolu’ya indikleri anlaşılıyor.
Öncül Hitit kabilelerinin Anadolu’ya geldiklerinde karşılarına kayda değer üç uygarlık çıkmıştı.
Ki bu uygarlıklar, Anadolu’nun en eski üç medeniyetidir.
Sıralamak gerekirse: Hattiler, Luviler ve Hurriler…
Bu uygarlıklardan Hattiler, başlangıçta arkeoloji dünyası tarafından Hititler ile karıştırılmıştı. Hatta Cumhuriyet Döneminde Hititler için kullanılan Etiler sözcüğü, Hattilerden geliyordu.
Sonradan Hititlere dair yapılan arkeolojik keşiflerde hiyoroglif yazılarda Hattilerden farklı bir halk ve Hattice’nin de farklı bir dil olduğu anlaşılınca Anadolu’nun erken dönem tarihi farklı yazılmaya başlandı.
Hitit buluntularında Hitit toplumunun kendilerine Nesili halkı adını verdiği görülmektedir.
Hattiler’in Hititlerden farklı olarak yazıyı kullanmayan bir tarih öncesi uygarlık olduğu anlaşılmaktadır.
Anadolu yarımadası için kullanılan yazılı kayıtlardaki en eski isim Hatti Ülkesidir. Mezapotamya’da Akadlar’ın MÖ 2300’lerde kullandığı bu isimi MÖ 7. Yüzyıla kadar bu bölgede birebir kullanılmıştır.
MÖ 2100’lerde Anadolu’ya gelen Hitit kavimlerinin burada karşılaştığı Hattiler ve Hurriler ile kurdukları ilişkilerin politik dengelere dikkat eden, dil ve inanışlar yönünden alışveriş içindeki bir çizgide geliştiği anlaşılıyor.
MÖ 1600’lerde kurulan Hitit devleti, MÖ 1190’larda dağılıncaya kadarki dönemde kendi kültürlerini diğer Anadolu kültürlerinden ayrı tutan, daha korumacı ve daha baskın bir politika izlemişlerdi.
Hititler, kendi dönemdaşı olan Mezapotamya ve Mısır uygarlığı ile rekabet halinde, buna karşın diğer yerli Anadolu halklarıyla ise kuşatıcı sayılabilecek bir anlayışla ilişkiler kurdu.
Hattiler’in özellikle dil ve inanç yönünden kurulan kültürel ilişkilerde Hititleri etkilediği bir gerçek olmakla birlikte asimilasyonun Hititler lehine yürüdüğünü söylemek yanlış olmaz.
Anadolu coğrafyasının Mezapotomya ile komşu bölgelerinde gelişen Hurri uygarlığına dair ilk bilgilere MÖ 3000’lerde Sümer kayıtlarında rastlıyoruz.
Sümerlerden sonra kurulan Akadların izlediği emperyal politikalardan olumsuz etkilenen ve boyunduruk altına giren Hurriler, dil ve kültür yönünden varlıklarını sürdürmeye ve hatta çevrelerine yaymaya devam ettiler.
Hurri dili, Hitit ve Mezapotamya halklarının bildiği, özellikle ticaret ve siyasette ikinci dil olarak kullandığı bir dil olarak uzun dönem yaşadı.
Hititlerin yıkılmasına bağlı olarak MÖ 1500’lerde kurulan 350 yıl kadar yaşayan Mitanni Devleti de Hurrilerin geç dönemde kurduğu bir siyasi yapıdır.
Asurların güçlenmeye başlanması sonrası siyasi birliğini yitiren Hurri uygarlığı daha sonra Sami - Pers ve ardından Eski Yunan döneminde gittikçe ortadan kaybolmuştur.
Anadolu’da Hurriler ve Hattilerle birlikte bilinen en eski medeniyet Luvilerdir.
MÖ 2300’lerde günümüzdeki Maraş – Niğde – Kayseri üçgeninde ortaya çıkan Luvi uygarlığı sonraki yüzyıllarda daha ziyade batı Anadoluda güç kazanmış ve yayılma alanı bulmuştur.
Haklarındaki bilgiler daha çok Hitit belgelerinde yer alan Luvilerin siyasi bir devlet yapılanmasından ziyade dil ve inanış bakımından farklılaşmış, baskın bir uygarlık kurduklarını söylemek mümkündür.
Kızılırmak ile Ege sahilleri arasındaki bölgede kurulan şehir devletleri ve yöresel medeniyetlerin uzun asırlar boyunca Luvi dilini ve inanışlarını yaşattıkları değerlendirilmektedir.
Öyle ki MÖ 1600’ler ile MÖ 1100’ler arasında parlayan Hitit medeniyetinin hem öncesinde hem de sonrasında Luvi kültürü Anadolunun orta ve batısında baskındı.
Luvilerin sonraki dönemde Eski Yunan uygarlıklarının Anadolu’nun batısında güç kazanmasıyla birlikte giderek etnik anlamda ortadan kalktıkları ancak Eski Helen uygarlığının yapı taşlarından birisi olduklarını söyleyebiliriz.
Akın Üner