Gözbebeğimiz Rumeli
İnsanlık tarihinde savaşlar, insanı yaşadığı coğrafyadan / anayurdundan koparmış, yerinden yurdundan etmiş, geriye kaybedilmiş topraklar ve kaybedilmiş hayatların acıları kalmıştır. Balkan Savaşları (1912-1913) sonunda Osmanlı savaşı kaybetmiş, gözbebeğimiz RUMELİ Yunanistan’ın payına düşmüştü. Orada kalan Türkler, Yunan uyruklu olmuşlardı! 1919’da Yunan Ordusu’nun İzmir’e girmesiyle başlayan Kurtuluş Savaşı’mız, Yunanistan’ın yenilgisiyle 1922 yılında bitti. Ardından Mübadele geldi.
Tarih Laboratuvarında Uluslararası Bir Deney: Ulus Devlet İnşası ve 1923 Türk -Yunan Nüfus Mübadelesi
İsviçre’nin Lozan kentinde yapılan “Lozan Barış Görüşmeleri” sırasında Milletler Cemiyeti Temsilcisi Norveçli Kutup Araştırmacısı Dr. Fridtjof Nansen bir Mübadele Anlaşması yapılmasını önerdi. Bu öneri kabul gördü. “Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Sözleşme ve Protokol” 30 Ocak 1923 tarihinde TBMM Hükümeti ile Yunanistan Hükümeti arasında imzalandı. Mübadelede “DİN” bağlayıcı unsur olarak görüldü. Sözleşme, Anadolu Ortodoks Rumlarının ve Yunanistan’daki Müslümanların iki homojen insan kümesi olduğu var sayılarak yapıldı. Yunanistan ve Türkiye, kendi dininden gelen insanlarla homojenleşecekti. Tarihte ilk kez, Ulus Devlet İnşası 1923 Mübadelesiyle gerçekleşmişti.
Fakat düşündükleri gibi olmadı. Müslümanlar ve Ortodoks Rumlar, yeni vatanlarında uyum sorunları yaşadılar. Yerli halk tarafından dışlandılar. Kendilerini hep doğup büyüdükleri topraklara ait hissettiler. Onlarınki yarım kalan hayatlardı! “DİL” ise bazı topluluklarda ayrıştırıcı bir unsur oldu. Türkçe konuşmayı hiç bilmeyen Yunanistan’dan gelen Patriyotlar ile Anadolu’dan giden ve Rumca konuşmayı hiç bilmeyen Karaman Hıristiyanları için dil, önemli bir sorun oldu. Onlara Türkiye’de “Rum tohumu”, Yunanistan’da ise “Türk tohumu” denildi. Dolayısıyla mübadillerin gittikleri yerleşimler, kültür olarak heterojenleşti!
1912-1924 döneminde gerçekleşen Büyük Mübadelede, Yunanistan ve Adalarda yaşayan 600 bin kadar Müslüman ile 1,5 milyon kadar Anadolu Rum Ortodoks’u karşılıklı olarak mecburi sürgüne tabi tutulmuşlardır. Yeni vatanlarında “Mübadele insanı-Mübadil” denildi onlara. Üstelik 50 yıl geri dönmeleri yasaktı. Batı Trakya Müslümanları ile İstanbul Belediyesi sınırları içinde kalan Rumlar “Mübadele Dışı” bırakılmıştı.
Türkiye’de Mübadele Konusu İlk Kez Ders Kitabında
“Kalbim Rumeli’de Kaldı” adlı ilk kitabımı, Kavala mübadili atalarımın hatıralarından yola çıkarak gözyaşlarımla yazdım. 2013’te yayımlandı ve çok ilgi gördü. Kısa zamanda 5. Baskısı çıktı. Bu kitabımdan alınan bir parça ile: “Mübadele İlk Kez 2019-2020 Eğitim ve Öğretim Yılında Milli Eğitim Bakanlığı Tarafından Ortaokul 8. Sınıf Türkçe Ders Kitabına girdi.” Mübadelenin üzerinden doksan yedi yıl geçmiş olsa da yine de çok sevindim.
SILA HASRETİ- Bir diğer sevinci de Mübadelenin 100. Yıldönümü nedeniyle Fransa-Almanya ortak yapımı ARTE TV’nin çektiği “Sıla Hasreti” adlı belgesel filmde, bana düşen mübadil ailemin şahsında tüm Rumeli Müslümanlarının yaşadığı Mübadele acılarını anlatmak oldu. Filmimizin Galası, Mübadelenin 100. Yılı olan 2023’te İzmir’de yapıldı.
“Kalbim Anadolu’da Kaldı” adlı ikinci kitabımı yazmak için Atina’ya gidip orada yaşayan Anadolu Ortodoks Rumlarıyla yüz yüze görüşmeler yaptım. Onların acılarını ve hasretlerini yazıp 2019’da yayınladım. Bu kitabım da 2021’de 2. Baskıyı yaptı.
“Hasretin Çocukları” (2021) adını verdiğim üçüncü kitabımda ise Makedonya ve Rumeli muhacirlerinin Gerçek Öykülerini anlattım. Üç eserimi de mikro tarih belgesel roman tarzında yazdım. Kitaplarım, Mübadele ve sonrasını yaşamış canlı tarihlerin çığlıklarıdır.
Son Sözlerim
Zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım. Konuklarımızın sorularını da yanıtladıktan sonra bize verilen süre bitmişti. Oturduğum masadan ayağa kalkıp; “Mübadil aileme vefa borcumu ödemek için kitaplar yazdım. Mübadele denilen kocaman okyanusa birkaç damla katkım olduysa ne mutlu bana!” derken alkışlar içinde Mübadele Seminerimi bitirmiştim. Bana bu fırsatı veren Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği Karşıyaka Şubesi üyelerine, seminer boyunca ilgisini esirgemeyen, beni dikkatle dinleyen konuklarıma teşekkür ettim.
Eşimle arabamıza binip evimize doğru giderken yüzümde bir gülümseme, kollarımda Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin armağanı beyaz zambaklardan kocaman bir buket ve soludukça içimizi açan mis kokular vardı…
Eğitmen-Yazar: Firdevs TUNÇAY