Çocuklarımız dünyaya geldiğinde onların varlığı bize tarifsiz bir mutluluk verir, ancak hayatın mecburiyetleri içinde bu mutluluğun tadını tam anlamıyla çıkaramayabiliriz. Sabah işe gitme telaşı, akşam yorgun dönmenin verdiği bitkinlik derken, çocuklarımızın gözümüzün önünde büyüdüğünü bazen fark edemeyiz bile. Onların kahkahaları, sevinçleri, küçük yaramazlıkları ve masum muziplikleri kimi zaman bize birer yorgunluk sebebi gibi gelir. Oysa yıllar geçip de geriye dönüp baktığımızda, aslında o günlerin ne kadar kıymetli olduğunu derinden hissederiz.
Çocuklarımız büyüyüp kendi hayatlarını kurduklarında, evimizin sessizliği bize zamanın ne kadar hızlı geçtiğini hatırlatır. Onları büyütürken gözümüzden kaçan, yeterince kıymetini bilemediğimiz o küçük ama anlam dolu anların eksikliğini hissetmeye başlarız. İşte tam bu noktada torunlarımız hayatımıza girer. Torunlar, adeta zamanın bize sunduğu ikinci bir şans gibidir. Onların sevgisi, neşesi ve masum enerjisi bize yeniden çocuk olmanın, hayatı saf ve olduğu gibi yaşayabilmenin ne demek olduğunu hatırlatır.
Torunlarımızın evimize gelişleri, etrafı neşeli çığlıklarıyla doldurmaları, dedeleri ve nineleriyle oyunlar oynamaları bizlere tarifsiz bir mutluluk verir. Küçük elleriyle ellerimizi tutmaları, yüzümüzde çizgilerle dolu yılların izlerini elleriyle okşamaları bile kalbimizi sıcacık yapar. Onların bizlere duyduğu sevgi, karşılıksız ve en saf sevgidir. Onlarla geçirdiğimiz vakit, geçmişte çocuklarımızla yaşayamadığımız anların telafisi gibidir.
Torunlar, bizleri gerçekten olduğumuz gibi kabul ederler. Onlarla geçirdiğimiz zaman boyunca içimizdeki çocuğu tekrar keşfederiz. Çocukken yapamadığımız haylazlıkları, içimizde sakladığımız oyun sevgisini ve hayatın basit mutluluklarını yeniden hatırlarız. Onların bitmek bilmeyen soruları, merak dolu bakışları, ufacık şeylerden mutlu olabilmeleri bize yaşamın özünü anlatır. Belki gençken çocuklarımızın bazı yaramazlıklarına kızmış olabiliriz, fakat torunlarımız aynı şeyi yaptığında gözlerimiz sevgiyle dolar, çünkü artık zamanın değerini ve o anların geçici olduğunu çok iyi biliriz.
Bu yüzden torun sevgisi bambaşkadır. O sevgi, yılların bize öğrettiği bir farkındalıkla yoğrulmuş, sabırla şekillenmiş ve en saf haliyle yaşanan bir sevgidir. Torunlarımız bize yeniden gençlik enerjisi verirken, bizler de onlara sabırla, sevgiyle ve hayatın en önemli değerlerini öğretiriz. Onlarla geçirdiğimiz her an, zamanın durduğu ve sadece sevginin konuştuğu özel anlardır.
Belki de bu yüzden, “Torun sevgisi başka” deriz. Çünkü o sevgi, yılların ardından gelen bir bilgelikle, özlemle ve şükranla harmanlanmıştır. Torunlarımız, geçmişi telafi eden, geleceğe umutla bakmamızı sağlayan en değerli armağanlarımızdır. Emin Erman,