Huzurun Gençlik İksiri: Ruhun ve Bedenin Sonsuz Dansı
Bafra ve Samsun’un tarihine ışık tutan, eski fotoğrafları ve belgeleri titizlikle araştırıp yayınlayan değerli arkadaşım Safet Ay’ı uzun yıllardır tanıyorum. Onun, geçmişin izlerini büyük bir özveriyle gün yüzüne çıkaran çalışmaları her zaman takdire şayan olmuştur. Ancak, onun bir başka tutkusu daha var ki, bu da doğayla kurduğu derin ve anlamlı bağdır.

Zaman zaman Safet’in doğayla iç içe olduğu anları ölümsüzleştirdiği fotoğraflarına rastladıkça büyük bir mutluluk duyuyorum. Doğanın sessizliği içinde huzur bulan, yeşilin ve mavinin kollarında ruhunu dinlendiren bir dostu izlemek, bana da ilham veriyor. O, doğanın büyüleyici güzelliğiyle adeta bütünleşiyor, yorgun ruhunu ormanın serin gölgesinde, dalgaların nazik fısıltısında dinlendiriyor. Bu anlar, onun için sadece birer kare değil; aynı zamanda genç ve dinç kalabilmenin, hayatın telaşından bir anlığına sıyrılabilmenin bir yolu.

Biliyorum ki Safet, doğada bulduğu huzuru, tarihte aradığı izlerle aynı titizlikle keşfediyor. O, yalnızca geçmişin hatıralarını yaşatmakla kalmıyor, doğanın eşsiz dokusunda kendine yeni ilhamlar buluyor. Onun bu ilham dolu yolculuğunu fark ettiğimde, siz kıymetli okuyucularımla da paylaşmak istedim. Çünkü bazen hepimiz, doğanın kollarında yeniden doğmayı, ruhumuzu dinginleştirmeyi ve dolaysı ile genç kalmayı hak ediyoruz…

Zaman, herkes için aynı hızda akıp gider. Ancak kimileri yaşlanırken, kimileri daima genç kalır. Peki, bu farkın sırrı nedir? Genç kalmak yalnızca pürüzsüz bir cilt, dinç bir beden veya dinamik bir ruh hali midir? Yoksa asıl gençlik, insanın içindeki huzurdan mı beslenir?

Huzur, kalbin derinliklerinde yankılanan sessiz bir melodi gibidir. İnsan ruhunun sakinliğe kavuştuğu, geçmişin yüklerinden ve geleceğin endişelerinden özgürleştiği bir duruştur. Huzur bulan bir kalp, tıpkı berrak bir göl gibi, zamana meydan okur ve yaşlanmayı geciktiren en büyük mucizeyi sunar: İçsel gençlik.

Dış dünyadaki fırtınalara rağmen iç huzurunu koruyabilen insanlar, yaşlanmazlar; çünkü onların içindeki çocuk hep hayattadır. Onlar, yaşın bir rakamdan ibaret olduğunu bilirler. Sabahın ilk ışıklarında kuşların şarkısını duyduklarında, içlerindeki coşkuyu hissederler. Hayata minnetle baktıklarında, her anın kendilerine sunduğu güzellikleri görebilirler. Huzur, yalnızca ruhu dinlendirmekle kalmaz, bedeni de şifalandırır. Stresten uzak bir zihin, hücreleri yeniler, yüz hatlarını yumuşatır ve gözlerdeki ışıltıyı artırır.

Bazen genç kalmanın, pahalı kremlerle, estetik müdahalelerle veya yoğun egzersiz programlarıyla sağlanabileceği düşünülür. Oysa kalbin yorgunsa, zihnin endişelerle doluysa, kaç yaşında olursan ol, yüzünde zamanın gölgesi belirir. Gerçek gençlik, iç huzurla gelir. Affetmeyi bilen, şükretmeyi alışkanlık haline getiren, küçük şeylerden mutluluk duyabilen insanlar yıllara meydan okurlar.

Bir çocuğun gözlerindeki ışıltıyı düşün. Onu genç kılan şey, yılların azlığı değil, kalbindeki hafifliktir. Geleceğin kaygısını taşımadığı, geçmişin pişmanlıklarına saplanmadığı için çocuklar hep tazedir. Biz de içimizdeki çocuğa sahip çıkarsak, hayata onun gibi masum ve umut dolu gözlerle bakarsak, zamana yenilmeyiz.

Huzur, doğanın sunduğu en değerli hediyedir. Bir akşamüzeri denize karşı oturup, hafifçe esen meltemi hissetmek... Ya da bir dost sohbetinde kahkahalara karışmak... Sevdiklerine sıkıca sarılmak, bir kediyi okşamak, bir şarkının notalarında kaybolmak... İşte tüm bunlar, insanın içini serinleten ve gençliğini koruyan küçük mucizelerdir.

Unutma, genç kalmak için önce huzuru bulmalısın. Huzur, kaygıların yükünü hafifletir, yüzüne sıcak bir tebessüm bırakır ve seni hep baharın tazeliğinde tutar. Gerçek gençlik, içindeki dinginliktedir.

Öyleyse, bugün kendine bir iyilik yap: Gözlerini kapat, derin bir nefes al ve ruhunun en saf melodisini dinle. Çünkü huzur varsa, zaman bile seni yaşlandıramaz…

Emin Erman, 9 Mart 2025.