Cumhuriyet, Halkına En Çok Yakışan Elbise

İki gün sonra Cumhuriyetimizin 102. yılını kutlayacağız.

Bir asrı aşkın bu yolculukta, ne kadar zorluklarla elde edilse de Cumhuriyet’in Türk milletine kazandırdıkları her geçen gün daha da anlam kazanıyor. Çünkü Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim biçimi değil, bir yaşam felsefesidir.

Düşünün…

Yıl 1919. Anadolu işgal altında, umutlar tükenmiş, halk yorgun. Tam o günlerde bir adam, Samsun kıyılarından karaya ayak basıyor. Elinde silah yok, yanında büyük bir ordu da yok… Ama elinde çok daha güçlü bir şey var: Halkına inanç!

Mustafa Kemal Atatürk, kurtuluşun yalnızca bağımsızlıkla değil, özgür iradeyle tamamlanacağını biliyordu. İşte bu yüzden, zaferin ardından halkına en kıymetli armağanı verdi: Cumhuriyet’i.

Atatürk’ün bir sözü vardır:

“Türk milletinin karakterine ve adetlerine en uygun yönetim biçimi Cumhuriyet’tir.”

Bu söz, bir tercihin değil, bir inancın ifadesidir. Çünkü Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değildir; halkın kendi geleceğini kendi elleriyle şekillendirmesidir.

Bugün hâlâ bazı kesimler Cumhuriyet’in kazanımlarını sorgulasa da Türkiye’nin bölgesindeki en güçlü, en özgür, en saygın ülke haline gelmesi bu rejimin eseridir. Cumhuriyet, bizi karanlıktan aydınlığa çıkaran, “kuldan” “yurttaş” yapan sistemdir.

Bir hikâye anlatılır:

Atatürk’e bir gün genç bir öğrenci sorar:

— “Paşam, neden Cumhuriyet?”

Atatürk gülümseyerek yanıtlar:

— “Çünkü ben bir gün olmayacağım ama siz olacaksınız. Cumhuriyet, benim değil, sizin geleceğinizdir.”

Ve işte o geleceği, 102 yıldır hep birlikte büyütüyoruz.

Bugün bu topraklarda özgürce düşünebiliyor, konuşabiliyor, seçebiliyor ve hayal kurabiliyorsak, bunu o büyük vizyona borçluyuz.

Cumhuriyet, yalnızca geçmişimizin değil, geleceğimizin de teminatıdır.

Kutlu olsun 102. yılımız!

Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!