TOPLUMSAL MUHALEFET İKTİDARI YENEBİLİR Mİ?
Ramazan mahmurluğuyla başlığı doğru algılayamayanlar çıkabilir diye, bir hatırlatma yaparak başlayalım: Türkiye’de bir siyasal muhalefet var, bir de toplumsal muhalefet! Birincisi ne kadar acz içerisinde, beceriksiz ve yetersiz ise ikincisi o denli köklü ve güçlüdür.

On üçüncü yüzyıldaki Baba İshak ayaklanmasından bu yana varlığını koruyan toplumsal muhalefet, nice gaddar sultanlar, vezirler, paşalar gördü!

Onca baskıya rağmen eriyip kaybolmadı. Tersine her baskıda biraz daha şerbetlendi, külün altında uyuyan köz gibi fırsatını bulunca kendisini göstermesini bildi.

Koskoca bir imparatorluğun çöküntüleri altındaki Türk milletinin Kurtuluş Savaşı günlerinde gösterdiği dirayet de bu itiraz kültüründen besleniyordu.

O zamanlar toplumsal muhalefete liderlik edebilecek Mustafa Kemal Paşa gibi karizmatik bir isim olması, Kurtuluş Savaşı zaferine büyük etki yaptı.

Son zamanlarda eksik olan da bu aslında!

Türkiye’de toplumsal muhalefeti sürükleyecek bir lider yok.

Siyasal muhalefet ne yazık ki bu ihtiyaca cevap veremiyor.

Dolayısıyla iktidar tıkandığında ve bir yenilenmeye ihtiyaç duyulduğunda bile beklenen değişim gerçekleşmiyor.

Demokrasiye inanıyorsak her seçim bir fırsattır aslında.

31 Mart seçimlerine girerken siyasal muhalefet tamamen dağınık bir görüntü veriyor.

Millet İttifakı dağılmış durumda, iktidardaki Cumhur İttifakı ise ana gövdesini koruyor.

Bütün bu olumsuz tabloya rağmen toplumsal muhalefetin sessiz sedasız yöresel sandık ittifakları ile tabloyu değiştirme potansiyeli var.

Birçok şehirde seçimi siyasal muhalefet değil ama toplumsal muhalefet kazanabilir.

Önemli olan bu toplumsal muhalefetin siyasal muhalefete yön verebilecek potansiyele sahip liderler hediye edip etmeyeceğidir.

Bu nedenle herkes İstanbul ve Ankara seçimlerini dikkatle takip ediyor.

Bu iki şehirde toplumsal muhalefetin rüzgarını arkasına alan Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’tan hangisi ikinci defa seçilirse lider apoletiyle sandıktan çıkacaktır.

Ekonomik kriz nedeniyle zor günler geçirmesi beklenen ülkemizdeki sosyal atmosferin değişimine bağlı olarak geleceğin cumhurbaşkanı adayı da bu iki isimden birisi olacaktır.

Peki ya ikisi de seçimi kazanırsa ne olur diye sorarsanız, vereceğim cevap sizi şaşırtabilir.

Gelecek cumhurbaşkanlığı seçiminde toplumsal muhalefetin rüzgarıyla yelkenlerini dolduran bu iki isim, birbirlerine karşı aday olursa kimse şaşırmasın.

Seçim sonuçları hele bir belli olsun, sizinle geleceğin tarihini beraber yazmaya devam ederiz.