Sevgili Defne, beni duyabiliyor musun?
Evet Zamira, gayet iyi duyuyorum. Milattan önce dördüncü yüzyıldan herkese selamlar. Çin Hanlığının başkenti Pekindeyiz. Bugün İmparatorluk sarayının tek gündemini, uzun yıllardır Hunlarla devam eden savaşa son veren Kuzey Şansi Anlaşması oluşturuyor. Bu anlaşma, Çin topraklarının güvenliği açısından büyük önem taşıyor, ancak bir diğer önemli yönü daha var: Kuzey Şansi anlaşması, Türk tarihindeki ilk yazılı sözleşme olması açısından tarihsel öneme sahip bulunuyor.
İzin verirsen araya gireceğim ve bizi izleyenlere küçük bir açıklama yapacağım. Değerli izleyiciler, bir yanlış anlaşılma olmasın diye belirtme ihtiyacı duyuyorum: Dünya tarihinde bilinen ilk yazılı barış anlaşması, Hititlerle Mısırlılar arasında milattan önce 1269 yılında imzalanan Kadeş Anlaşmasıydı. İki anlaşma arasında 900 yılkadar zaman bulunuyor. Sevgili Defne Demeter’in söz ettiği anlaşma, Hun Türkleri ile Çinliler arasında imzalanıyor ve Türk tarihindeki ilk yazılı anlaşma olma özelliğini taşıyor. Şimdi tekrar Pekin’e dönelim. Söz tekrar Defne’de!
Teşekkür ederek devam edelim. Çinlilerin başı uzun zamandır Şansu bölgesinin kuzeyinde öbekler halinde yaşayan Hun boylarıyla dertteydi. Konar göçer boylardan oluşan Hunlar, çoğunlukla birbirlerinden habersiz Çin topraklarına girip akınlar düzenliyordu. Çinliler, saldırganları uzaklaştırmak için kalabalık orduları geniş Hun topraklarına gönderiyor, ancak bölgeyi çok iyi tanıyan ve son derece hızlı hareket eden Hunlar kalabalık orduların erişemeyeceği yerlere giderek çekilmelerini bekliyor, ardından ilk fırsatta yenşden saldırıya geçiyordu. Hunlarla savaşmak, Çin sarayındakilerin deyimiyle bataklıkta sivrisinek avlamaktan farksızdı. Birkaç tanesini öldürseniz bile ordu çamura saplanıyor ve aniden gelen saldırılar karşısında büyük kayıplar veriyordu. Açık arazide Türklerle baş etmenin hem çok zor hem de pahalı bir iş olduğu ortaya çıkınca Çinliler başka formüller üzerinde durmaya başladı. Dağlar arasındaki geçit noktalarına yüksek surlarla çevrilmiş savunma duvarları yaptırıp düşmanlarını burada gözlemeye koyuldular. Yüzlerce sene içinde öylesine çok duvar ördüler ki kale duvarlarını andıran bu engeller birleştirilerek uzun bir set haline dönüşmeye başladı. Açıkçası bu duvar örme işi de oldukça maliyetli ve üstelik çok işe yaradığı söylenemez.
Peki süreç nasıl ilerledi ve Hunlarla barış anlaşması yapma noktasına nasıl gelindi?
Çok büyük bir alanda yaşayan Hun boylarıyla arazide baş edemeyen ve ördükleri maliyetli duvarlar ile çözüm bulamayan Çinliler, her arkalarını döndüklerinde çıkagelen Hunlarla anlaşmaktan başka bir çare bulamadı. Ancak burada belirgin zorluklar vardı. Hunlar çok sayıda boydan oluşuyor. Birbirleriyle karmaşık ilişkileri var. Bir boyla anlaşsan öteki ile anlaşmak mümkün olmuyor. Bir kısmıyla diplomatik ilişki kurmak bile oldukça zor olabiliyor. Bu nedenle gerçek bir barış anlaşması yapmak için doğru muhatabı bulmakta çok zorlanan Çinliler, Hunların en büyük ve kalabalık boyu Huyenlerle anlaşmayı denedi. Uzun yıllardır Şansu bölgesinin kuzeyinde süren savaşa son verip sınırı belirlemek için konuştukları Huyenlerin başındaki Aşina ailesi anlaştılar.
Aşina Hanedanı hakkında neler biliyoruz? Biraz anlatabilir misin?
Aşinalar, Hun Türkleri arasında büyük saygı duyulan güçlü bir hanedan olarak biliniyor. İsmini eski bir Türk efsanesinden alıyor. Hanedanın Aşina isimli bir bozkurdun sütüyle beslenmiş bir savaşçıdan türediği söyleniyor. İsmini buradan alan hanedanın başında Huyenlerin beyi Tuvu Tangu bulunuyor. Onun babası Ahiye Tangu, ölmeden önce Huyenlerin yanı sıra başka komşu boylar üzerinde bir etki sahası oluşturmuştu. Tuva Tangu, babasından aldığı gücü geliştirdi ve birçok boy onun sözünü dinliyor. Bu nedenle yazılı anlaşma için Huyenler muhatap alındı.
Bize kısaca yapılan anlaşmanın koşullarından bahseder misin? Kuzey Şangu anlaşmasında neler yazıyor?
Bu anlaşma aslında karşılıklı bir saldırmazlık sözleşmesi özelliği taşıyor. Çinliler tarafından aralıkla örülen savunma duvarları Huyenlerle Çinliler arasındaki sınırı oluşturuyor. İki taraf birbirlerinin topraklarına girmeyeceklerini garanti ediyor. Huyenler, sınırı ihlal eden boyları cezalandırmaya söz veriyor. Çinliler, sınırı geçen olursa yakaladıklarını Huyenlere teslim ediyor ve Çin elçilerinin gözleri önünde Huyenler tarafından başları vurularak cezalandırılıyor. Bu anlaşma ne kadar işleyebilir bunu hep birlikte göreceğiz. Ancak iki taraf da bundan yararlanacak gibi görünüyor. Çinliler, tanımadıkları topraklarda büyük maliyetlere yol açan savaşlardan kurtuldukları gibi köylerini ve kasabalarını Hun boylarının akınlarından korumayı umuyor. Huyenler ve onların başındaki Aşina Hanedanı ise Çinliler tarafından doğrudan muhatap alınmanın avantajını kullanarak diğer boylar üzerindeki etkinliklerini arttırıyorlar.
Son olarak, bu anlaşmanın ne kadar sürdürülebilir olduğunu ve sonuçlarını yorumlamanı rica ediyorum.
Yazılı anlaşma kültürünün Asya’nın bu bölgesi için çok yeni olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla ne kadar bağlayıcı olabileceğini zaman gösterecek. Ancak şurası açık, bu anlaşma Hun Türkleri için devletleşme yönünde atılan büyük bir adım olabilir. Kısa bir süre sonra Hun boylarını birleştiren bir bozkur federasyonu oluşursa kimse şaşırmayacak. Çinliler de bunun farkında; çünkü hazır geçici bir barış sağlanmışken parçalar halinde yapılan savunma duvarlarının uzatilarak birleştirilmesi gerektiği konuşulmaya başlandı bile!
***
Zaman Mekan Televizyonundan bir kez daha bizi izleyenlere ve elbette ilkçağ muhabirimiz Defne Demeter’e teşekkür ediyoruz. Bir sonraki Zaman yolcusunda yeniden buluşmak üzere, esenlikler diliyoruz.