Söylenenlerden anladığım kadarıyla Türkiye Türkleri, Allah kelimesinin özel isim olduğunu, Tanrı kelimesinin ise kesinlikle Allah sözcüğünü karşılamadığını söylüyordu.
Oysa Farsça aynı anlama gelen Hüda kelimesi Türk Milli Marşına bile girmişti. İbranice bir kelime olan Rab sözcüğünü de benimsemiş görünüyorlardı. Allah sözcüğünü İngilizce metinlere tercüme ederken God kelimesini kullanmakta bir mahsur görmüyorlardı.
Hatta Türkçe bir kelime olan Yaradan ifadesini kullananlar da vardı.
Ancak her nedense Tanrı kelimesi kullanılınca sorun yaşanıyordu.
Bunun sebebini sorduğum bir Türk arkadaşım bana gülerek bütün suçun yabancı filmleri seslendirenlerde olduğunu anlatmıştı.
Bir Hıristiyan’ın “Aman Allah’ım” demesi biraz garip kaçacağı için “Aman Tanrım” diye seslendiriliyormuş.
Böyle olunca bilinçaltında Tanrı sözcüğü ötekileşmiş.
Oysa Yunus Emre gibi Müslüman Türk dervişler, şiirlerinde Tanrı sözcüğü ile Allah sözcüğünü eş anlamlı olarak kullanıyormuş.
Bilmeyenler için tekrar edelim: Tanrı kelimesinin öz Türkçe’deki söylenişi Tengri’dir.
Eski Türk inanışlarına yanlış bir ifadeyle Şamanizm diyenler var.
Hayır, şaman sözcüğü kabile büyücüsü gibi bir anlama gelir ve Türklerle doğrudan ilgili değildir.
Mesela Afrikalı bir yerli kabilesinin ya da iki bin yıl önceki Viking köyünün putçu kabile büyücülerine şaman denebilir.
Ancak eski Türk inanışlarında putlar yoktur. Türklerde Tengri ve onun kendi özünden yaratıp görevler verdiği kutsal varlıkla insanların ilişki kurmalarını sağlayan kimseler vardır. Bunlara şaman denmez, bakşı adı verilir.
Eski Türk inanışı, Ortadoğu dinleri gibi tek yaratıcı ilkesine dayanır
Bu tek yaratıcının ismi Tengri’dir.
Bu sözcük, Tan yerinin sahibi anlamına gelir. Bu nedenle Göktengri denildiği olur.
Bu nedenle eski Türk inanışlarını Şamanizm yerine Göktengri inanışı olarak isimlendirmek en doğrusudur.
Gök, sadece gökyüzü anlamında düşünülmemelidir.
Eski Türkçe’de olgunlaşmamış meyveye gök denir.
Yani gök sözcüğü, bir şeyin ilk hali anlamı taşır.
Göktengri kelimesi, eski Türk inanışlarına göre her şeyin özünün tek yaratan olduğuna atıfta bulunur.
Tengri kelimesi, sıfat olarak kullanıldığında ihtişamlı anlamına gelir.
Bu nedenle bazen görkemli bir şeyi anlatırken sıfat olarak kullanıldığı olur.
Öte yandan Tengri sözcüğü “zaman” kavramıyla doğrudan ilişkilidir.
Gün Tengri denildiğinde gökyüzünün aydınlık olduğu dönem, Ay Tengri denildiğinde karanlık olduğu zaman anlatılır.
Yani Gün Tengrisi, Ay Tengrisi diye bir şey yoktur. Burada Tengri, zaman anlamına gelir.
Eski Türkçe’de kilim yapmakta kullanılan çıkrıklara tengerek denirdi. Yani teng kelimesi, bir dönüş hareketine işaret eder.
Nitekim Moğollar Tengri kelimesi yerine Tenger sözcüğünü kullanır.
Buradaki dönüş hareketi, zamanın kendi döngüsüdür.
Geceden gündüze, bahardan yaza, yazdan güze, düzden kışa, kıştan bahara zamanın döngüsüdür.
Türkçedeki tekerlek sözcüğü de buradan gelir.
Yani Gök sözcüğü öz anlamına gelirken yaratıcılık sıfatıyla ilgilidir.
Tengri ise zaman kavramıyla bağlantılıdır.
Türk Runik harflerinde Tengri tek bir sembolle anlatılır.
Yuvarlak içinden artı işareti, Tengri anlamına gelir.
Yuvarlağın anlamı gökyüzüdür.
İçindeki artı işareti ise yeryüzündeki dört yönü gösterir.
Böylece Türkler, tek bir işaretle yeryüzü ve gökyüzü arasındaki zaman döngüsü anlamında Tengri sözcüğünü anlatır.
Bu sembol, yeryüzünde tek yaratıcıyı gösteren ilk işarettir.
Arapların Allah, İngilizlerin God, İranlıların Hüda ve Yahudilerin Rab dediği tek yaratıcının en eski işareti, runik Türk alfabesindeki Tengri sözcüğüdür.
Size garip gelecek ama bu harf, Finike ve Helen alfabesinde Te sesine karşılık gelir.
Kim, kimden öğrendi orasını bilemiyorum.
Ancak eski Türk inanışlarına göre Göktengri, tek yaratıcıdır ve eski Türk alfabesinde tek harfle sembolize edilir.