Eski Türkiye’de belli konularda mutabakat olurdu.
Mesela kışlaya, camiye, okula siyaset girmez denirdi.
Veya dış politika söz konusu olduğunda tüm siyasi partiler birlikte hareket ederdi.
Lüzumu olduğunda liderler toplantısı yapılır, dosta düşmana birlik mesajı verilirdi.
Şimdi kalmadı böyle şeyler.
***
Adında bile uzlaşamadığımız bir meseledir: Kürt vatandaşlarla devlet nizamı arasındaki gönül bağlarında nicedir bir hasar var.
Bunu mümkün olduğu kadar vatandaşlık hukuku, ortak tarih bilinci, evlilikler yoluyla oluşan akrabalıklar, din kardeşliği gibi birleştiğimiz noktalar üzerinden tamir etmeye bakmak lazım.
Kültürel haklar gibi talepleri, milli birliği sarsmayacak biçimde karşılamak söz konusu olabilir.
Ancak bu çerçevenin dışına çıkan kötü niyetli isteklere karşı net bir duruşumuz olmalı.
Emperyalist güçlerin silahlandırdığı terör örgütlerine karşı yapılacak iş de belli.
Tüm siyasi partilerimizin bu makul çerçevede milli bir duruş göstermesi için “eser miktarda” bile olsa “devlet adamlığı” ruhu taşımak gerekmez mi?
***
Ne yazık ki sırf Kürt vatandaşlarımızın reylerini garanti edebilmek adına, makul çoğunluğa hitap ettiklerini zannettiğimiz siyasi partilerimizin başındaki tecrübeli liderler bile taviz yarışına girmiş durumda.
Herkes, Kürt seçmenin sandıktaki teveccühünü ne pahasına olursa olsun almak istiyor.
Bunun için bir taraf terör örgütü liderini meclise davet ediyor. Öbür taraf el yükseltiyor.
İki taraf da karşı tarafın öyle veya böyle sandıktan çıkmış Kürt kökenli mensubunu terörist ilan ediyor. Kendi Kürtlerinin kabahatlerini ise görmezden geliyor.
Üçüncü bir taraf var ki onlar da milliyetçi duygularla konuşup Kürt vatandaşlarla aralarındaki zayıf duygudaşlık bağlarını zedelemeye kalkıyor.
***
Ankara’da Kürt vatandaşlar üzerinden yürütülen bu tutarsız siyasi kavgaların, meselenin çözümüne en küçük katkısı olmadığı gibi tam tersine etki yapacağını söylemek için alim olmaya gerek yok.
Bir devlet adamı yok ki çıksın şunu söylesin:
Senin Kürt’ün diye bir şey yok.
Benim Kürt’üm diye bir şey yok.
Hiçbirimizin Kürt’ü diye de bir şey yok.
Kürtler hepimizin vatandaşı, topyekun hepimizin kardeşi!
Anayasa ve kanunlar ortada: Onlar hepimiz kadar eşit ve hepimiz kadar mükellef.
***
Bunun bilincinde olmazsak siyasette kimin hangi koltuğu kaptığından bağımsız; Kürt olalım veya olmayalım, hepimiz acı çekeceğiz.
Aklımızı bir an evvel başımıza devşirsek ne kadar iyi olacak!