Bir cenaze namazı, birkaç kürek toprak atmaklık değildir böylelerinin ölümü.
Arkasından samimiyetle üzülen, hayatlarından değerli bir parçanın kayboluşuna dertlenen çok sayıda eşi, dostu kalır.
İşte böyle bir ölümdü Cihat Yılmaz’ınki.
Kimisi bir dostunu, kimisi mesai arkadaşını, kimisi köylüsünü, kimisi ortağını, kimisi hemşerisini yitirdiği için üzüldü.
***
Samsun’un Karaperçin köyünde, rüzgârın savurduğu altın sarısı saçlarıyla dolaşan delikanlının gün gelip şehrin saygın iş insanlarından birisi olabileceğini kim bilebilirdi?
İmkânsızlıklar içinden sıyrılıp Türkiye’nin en önde gelen üniversitelerinden birisini bitiren, ardından iş hayatına atılıp Türkiye’nin krizden krize sürüklendiği şartlarda çok başarılı bir iş adamı olan Cihat Yılmaz bütün bunları yaparken, parası ve başarılarından ziyade insan yönüyle takdir gördü.
Çok değerli bir aile babasıydı.
Yüzlerce insana ekmek verdi.
Onu düğünde, cenazede, mevlitte, arkadaş yemeğinde velhasıl sosyal hayatın tam ortasında gördük.
Gittiği yere değer katan, güleç yüzlü, dinlemesini bilen, yardımsever birisi olarak sevdik, saydık.
İçinden çıktığı Rumeli camiasının bir ferdi olduğunu da hiç unutmadı.
Köyünün derneğinden Balkan Türkleri Derneğine, Samsun Mübadele Derneğinden Çayleyik Derneklerine kadar Rumeli camiası için elinden geleni hiç eksik etmedi.
***
Çok genç yaşta, henüz yapacak ve başaracak çok iş varken hayata veda eden Cihat Yılmaz’ı hayırla ve dua ile yâd edecek binlerce kişiden sadece birisi olarak çok üzgünüm.
Samsun, çok önemli bir değerini kaybetti.
Allah, ailesine, yakınlarına, mesai arkadaşlarına, sevenlerine, köylülerine ve hemşerilerine sabır versin.
Biz Mübadiller, ölmüşlerin ardından yakınlarını “Emir Allah’tan” diye teskin ederiz.
Elbette Yaradan’a sitem ettiğimizden değil.
Orhan Veli meramımızı ne güzel anlatmış: “Ölüm Allah’ın emri, ayrılık olmasaydı.”
Akın Üner