Bunlar tamamen bilinenler ve rapor edilenler, yani, kesin rakamlar olmamakla beraber yinede Kadın katliamının hız kesmeden devam ettiğini ortaya koymaktadır.
Anayasamızda kadın erkek eşittir yazılmış olsa da kız çocukları- kadınlar için Eğitime ve istihdama erişmede zorluk hala devam etmekte. Ayrıca Dünya Ekonomik Formu cinsiyet eşitsizliği 2023 raporuna göre 146 ülke arasında 124’üncü sırada olmamız kadın cinayetlerinin artmasında etken olarak devam etmekte, Kaynak: Wikipedia.org/wiki/Türkiye%27’de_kadın_cinayeti [2].
Türkiye'de şiddetten ölen kadınlar için yapılmış Anıt Sayaç [3] adlı internet sitesinde paylaşılan yıllara göre ölüm sayıları ve Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre ölüm sayılarına gösteren tablo aşağıdaki gibidir:
Yıl Cinayet
2008 66
2009 125
2010 203
2011 130
2012 145
2013 231
2014 290
2015 293
2016 289
2017 351
2018 404
2019 422
2020 418
2021 433
2022 409
2023 415
2024 292(9 ay)
2008-2018 yılları arasında gerçekleşen kadın cinayetlerinden 1260 cinayet vakasını inceleyen bir araştırma; kadın cinayetlerinde failler listesinin en başında öldürülen kadının kocasının olduğunu gösterir (623). İkinci sırada sevgililer tarafından işlenen cinayetler (160), üçüncü sırada eski koca cinayetleri (94) yer alır. Dördüncü sırada yer alan "tanıdık biri tarafından işlenen cinayetler" (88), hırsızlık ve tecavüz vakaları ile gerçekleşmektedir. Ardından sırasıyla akraba cinayetleri (49), kardeşi tarafından öldürülme (48), oğlu tarafından öldürülme (48), babası tarafından öldürülme (38), yabancı biri tarafından öldürülme (18) gelmektedir, [2].
Türkiye'de kadına yönelik cinayetlerin sıkça yaşanmasının nedenleri, çok boyutlu ve karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu sorunun temelinde toplumsal, kültürel, yasal ve ekonomik faktörlerin birleşimi yer almaktadır. Aşağıda bu konunun başlıca nedenlerini açıklayan bazı önemli faktörlere değineceğiz:
1. Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Ataerkil Yapı
• Türkiye'de toplumsal cinsiyet rolleri, geleneksel ataerkil yapının güçlü bir etkisi altında şekillenmiştir, (Ataerkil yapı: Soyda babayı temel alan ve ailede çocukları baba soyuna mal eden, toplumda ve yönetimde erkeklerin güç sahibi olduğu, kadınların çoğunlukla dışta tutulduğu düzeni ifade ediyor). Bu yapıda kadınlar çoğunlukla belirli rollere zorlanır ve erkeğin kontrolü altında olmaları gerektiğine dair bir inanç hâkim olabilir.
• Kadınların toplumsal olarak bağımsızlık talep etmeleri veya geleneksel rollerin dışına çıkmaları, bazı erkeklerde kontrol kaybı hissi yaratabilir ve şiddete başvurma eğilimini tetikleyebilir.
2. Kadına Yönelik Şiddetin Toplumsal Kabulü
• Toplum içinde kadına yönelik şiddet zaman zaman meşru bir davranış biçimi olarak algılanabilmektedir. Bu durum, kadına karşı işlenen suçların normalleştirilmesine yol açarak şiddetin önlenmesinde önemli bir engel teşkil etmektedir.
• Toplumun bazı kesimlerinde, boşanma ya da ayrılık gibi durumlar "namus" ve "onur" meselesi haline getirilebilmekte ve bu, kadına yönelik şiddeti tetikleyici bir faktör olarak ortaya çıkabilmektedir.
3. Yetersiz Yasal Koruma ve Uygulama Eksiklikleri
• Kadına yönelik şiddeti engellemek amacıyla Türkiye’de birçok yasal düzenleme yapılmış olsa da bu yasaların uygulamada yeterince etkili olmaması önemli bir sorun olarak öne çıkmaktadır.
• Koruma kararları ve kadın sığınma evleri gibi mekanizmalar, şiddeti önleme konusunda yeterli olamamaktadır. Mahkemelerde yaşanan cezasızlık veya hafif cezalar da caydırıcı bir etki yaratmamaktadır.
4. Eğitim ve Ekonomik Sorunlar
• Kadınların eğitim düzeyinin düşük olması ve ekonomik bağımsızlığa sahip olmamaları, onları şiddet uygulayan eşlerine veya partnerlerine bağımlı hale getirebilir.
• Ekonomik bağımsızlığı olmayan kadınlar, şiddet döngüsünden çıkmakta daha fazla zorlanabilir ve bu da şiddet vakalarının sürmesine neden olabilir.
5. Medyanın Rolü
• Medya, kadına yönelik şiddet haberlerini duyururken bazen olayları sansasyonel bir dille işleyebilir ve şiddeti teşvik edici bir atmosfer yaratabilir.
• Bazı durumlarda medya, kadınların şiddet olaylarında "suçlu" ya da "tahrik eden" konumunda gösterilmesine yol açabilir ve bu da toplumsal algıyı olumsuz etkileyebilir.
6. Psikolojik ve Sosyal Faktörler
• Toplumda yaygın olan öfke kontrolü problemleri, alkol ve madde bağımlılığı gibi sorunlar da kadına yönelik şiddeti artırıcı unsurlar arasında yer alabilir.
• Ayrıca, çocuklukta yaşanan travmalar, aile içi şiddet döngüsü ve sağlıklı ilişki dinamiklerinin öğrenilememesi de bireylerin şiddete yönelmesine zemin hazırlayabilir.
7. Toplumsal Bilinç ve Farkındalık Eksikliği
• Toplum genelinde kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik eğitim ve farkındalık kampanyalarının yeterli olmaması, bu tür olayların artmasına katkıda bulunabilir.
• Toplumda kadının değeri ve haklarına dair farkındalık oluşturulması konusunda daha fazla çabaya ihtiyaç vardır.
Sonuç Olarak, Kadına yönelik cinayetlerin ve şiddetin önlenebilmesi için kapsamlı bir yaklaşım gereklidir. Bu üzücü olayların önlenmesi için toplumda kadına yönelik şiddet konusunda farkındalığın artırılması (TV ve Basın yolu ile), cezaların arttırılarak uygulanması, hukuki koruma ve yasal düzenlemelerin etkin uygulanması, ihtiyacı olan kadınlara ekonomik bağımsızlık destekleri ve psikolojik destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gereklidir. Kadınların güçlendirilmesi ve toplumun zihniyet değişimi (kültürel ve toplumsal bir değişimle), bu tür olayların azalmasında kritik bir rol oynayacaktır.
Emin Erman