Bugün tarih meraklılarının en çok cevabını aradığı bir sorunun yanıtını almak üzere Antik Çağ ve Yakın Tarih Muhabirimiz Nana Kibele’yle canlı bir bağlantı kuracağız.
Sevgili Nana bizi tam 8000 yıl önceye götürecek ve Sümerler’in kökenleri konusundaki gerçekleri bizimle paylaşacak.
Biz bağlantıyı kurmaya çalışırken bizi izlediğiniz ve kanalımıza abone olduğunuz için teşekkür ediyor, iyi seyirler diliyorum.
***
Sevgili Nana, İstanbul’dan merhaba. Bize kısaca nerede olduğunu söyler misin?
Değerli izleyiciler şu anda Fırat Nehrinin Basra Körfezine döküldüğü havzanın biraz kuzeyinde bulunuyorum. Takvimler milattan önce 5500’ü gösteriyor. Fırat Irmağı yakınlarına birkaç hafta önce yerleşen gizemli bir yabancı topluluk, bölgenin alışılmış rutinlerini değiştirecek gibi görünüyor.
Peki kim bu yabancılar? Nerden geldiler ve bölgede ne gibi değişikliklere yol açmaya başladılar?
Aslında bu soruların yanıtlarını şimdilik kimse bilmiyor. Kendilerine Sag Gida diyorlar. Bu onların dilinde kara kafalılar anlamına geliyor. Konuştukları dile emegir diyorlar. Bol suyun olduğu Kenger isimli bir ülkeden geldiklerini anlatıyorlar. Kendi ülkeleri gibi sulak bir yer olduğu için burayı çok sevdiklerini, kalıcı olarak yerleşmeyi istediklerini söylüyorlar. Giydikleri yünlü ve kalın kıyafetler, buranın sıcak iklimine çok uygun değil. Büyük bir ihtimalle daha kuzeyden, belki Kafkasya üzerinden göç ederek gelmiş olabilirler. Konuştukları anadilleri, bu bölgede konuşulan proto Arapça sayılabilecek Sami dillerine hiç benzemiyor. Komşu Hint Avrupa dillerinden oldukça farklı, eklemeli bir dil konuşuyorlar. Buna bakarak Proto Türkçe ve Ural Altay dilleriyle akraba bir dil konuştuklarını söylemek mümkün. Yörenin eski halkı, bu gelenlere Sümer adını taktılar. Bu kelimenin yerli dillerinde tam bir anlamı yok, ama bir üstünlük algısı bırakıyor. Yerli halk, Sümerlerin kendilerinden üstün olduklarını kabullenmiş görünüyor.
Gerçekten de Sümerler, düny tarihine derin izler bırakacak bir topluluk gibi görünüyor. Yerli halkın onların üstünlüğünü kabullendiklerini söyledin. Bu kabullenişin nedeni Sümerlerin kalabalık oluşları ya da askeri güçleri olabilir mi? Yerliler neden bu denli çabuk onların üstünlüklerini kabullendiler?
İşte bu gerçekten güzel bir soru! Sümerler, aslında çok kalabalık değiller. Kullandıkları silahlar bakımından büyük bir farkları yok. Ancak, yerlilere göre çok organize hareket ediyorlar. Bu bölgenin yerlileri, küçük köylerde klanlar halinde yaşıyor. Balıkçılık, basit tarım ve hayvancılık ile geçim sağlıyorlar. Fırat ve Dicle nehirlerinden uzak bölgelerde yaşayanlar toplayıcılık, avcılık ve bazen yağmacılık yaparak geçimlerini sağlıyor. Yerlilerin aralarında bir dayanışma yok ve birbirlerine düşmanca davranıyorlar. Oysa Sümerlerin birlikte iş yapma kültürü açıkça görülüyor. Başlarında bir kralları var ve onun emriyle toplulukları yönlendiren ara kademe yöneticileri bulunuyor. Güvenlik, işçilik, beceri gerektiren el işleri farklı kimseler tarafından yönetiliyor. Yerlilerden en büyük farklarından birisi, Sümer toplumundan büyük saygı gören rahiplerinin olması! Onlar sayesinde aralarında güçlü bir dayanışma ve kardeşlik duygusu yerleştirmeyi başarmışlar.
Nana, Sümerlerin nasıl bir inanışları var? Rahiplerin işlevitam olarak nedir, biraz daha anlatır mısın?
Sümer mitolojisinde Enlil isimli bir baş tanrı var. Bunun dışında onun yardımcısı suyla temsil edilen Enki, adaleti sağlayan ve güneşle sembolize edilen Utu, Venüs ile anlatılan savaşçıların ve sevgililerin koruyucusu İnanna gibi başka güçler söz konusu. Bunlar yardımcı tanrı gibi görülebilir, ancak Ural Altay mitolojilerindeki tek Tanrı tarafından görevlendirilmiş doğa üstü varlıklara daha çok benziyorlar. Tek Tanrili Ortadoğu dinlerindeki melek kavramını andıran varlıklardan söz ediyoruz. Bu Tanrısal güçlerin yeryüzündeki temsilcisi, Sümer Kralından başkası değil. Ancak Kralın inanışlar ve ritüeller konusunda çok fazla işlevleri yok. Onun yerine rahipler, toplu ibadetleri ve günlük ritüelleri yönetiyor. Rahiplerin Sümer toplumu üzerinde baskın bir işlevi var. Kral, sadece yardımcıları ve rahiplerle muhatap oluyor. İnsanlar, kendilerini yönlendiren ara kademe yöneticilerin her söylediğini büyük bir disiplin içinde yapıyor. Ancak onlara bu disiplini veren, zorbalık ve kaba kuvvet değil. Rahipler, insanlara görevlerini yaptıkları takdirde Tanrı’yı ve onun yeryüzündeki temsilcisi krallarını memnun edeceklerini telkin ediyor. Böylece dünyada ve öldükten sonra gerçek mutluluğa erişeceklerini söylüyor. Garip olan, bölgedeki yerli toplulukları içinde Sümer Rahiplerinden etkilenen çok sayıda kişi olduğunu görüyorum. Bu sayede yerli halk, adeta gönüllü birer köle gibi Sümerlerin emrine giriyor ve onlarla birlikte bütün güçleriyle çalışıyorlar.
Bağlantının başında Sümerlerin bölgeye birkaç hafta önce geldiklerini ve kalıcı olarak yerleşme hazırlıkları yaptığını söyledin. Şu anda ne gibi işler yapıyorlar, yerleşmek adına nasıl bir çalışma içindeler?
Şurası çok açık, Sümerler birlikte iş yapma becerisi yüksek, çalışkan ve becerikli insanlar. Taş ustalığını çok iyi biliyorlar. Ancak bölgede taş bulmak pek mümkün olmadığı için kireç ve tuğla kullanıyorlar. Geldikleri günden bu yana yaşam alanı olarak belirledikleri yerin sınırarını yüksek savunma duvarlarıyla çeviriyorlar. Bunun dışında kalabalık bir topluluk, çalışan duvar işçilerine malzeme ve yiyecek temin etmek için çalışıyor. Güvenliği sağlayanlar, kralın ve rahiplerin ihtiyaçlarını görenler önemli bir kalabalık teşkil ediyor. Ancak Sümerler, çevre duvarların hızlıca tamamlanmasından sonra burada büyük bir şehir kuracaklarını anlatıyorlar. Bu şehirde bir saray, büyük bir tapınak ve çoğu iki katlı evlerden oluşan konutlar olacak. Kış aylarından önce bu işlerin bir bölümünü tamamlamayı amaçlıyorlar, ancak Eridu adını verdikleri kentin üç yıl içinde ortaya çıkacağını anlatıyorlar.
Erken antik çağ ve tarih öncesi dönem muhabirimiz Nana Kibele’ye teşekkür ediyoruz. Sümerler ve antik çağ tarihi konusunda bundan sonra da kendisiyle irtibat kurmaya devam edeceğiz. Ayrılırken Zaman Mekan Televizyonunu izlediğiniz için ve ayrılırken kanalımıza abone olduğunuz için teşekkür ediyoruz.